14 Ağustos 2011 Pazar

OKUDUĞUM SON 4 KİTAP

1) Paulo Coelho/Elif/Can

Sibirya'ya uzanan bir tren yolculuğu. Reenkarnasyona inanıyorsanız bu kitap size daha da ilginç gelecektir. Geçmiş yaşamımızdaki hatalarımız bugün bize nasıl geri dönüyor?

"Birini kaybettiğimizde eskiyi geri getirmeye çaışmak boşunadır, doğru olan açılan büyük boşluğu yeni bir şeyle doldurmaya çalışmaktır. Teorik olarak her kayıpta bir hayır vardır; pratikte ise kayıplar insana Tanrı'nın varlığını sorgulatır ve kafada bir soru doğurur:Bunu hak ettim mi?"

"Geleneğin dediğine bakılırsa her birimiz var oluşumuzun gerçek sebebini ölmeden bir saniye önce anlarmışız, Cehennem ya da Cennet işte o an doğarmış."

"Ama o zaman bu işler başkalarının başına gelmişti ve size göre onlar işkenceye, ateşe müstehaktılar. ..."

"Sen Tanrı'yı öldürmüşsün. Tanrı'yı ya şimdi diriltirsin ya da bütün yolculuk boşa gider. Sırf kendi sorunlarından kaçmak uğruna başkalarına yardım etmek için dört dönen çok insan tanırım."

2) Ayşe Kulin/Hayat 1941-1964/Everest

Ayşe Kulin'in kendi yaşamını anlattığı bu otobiyografi o yılları bir Cumhuriyet ailesinin ferdinin gözünden akıcı şekilde anlatıyor.

Boğaziçi, Robert Kolejde okuyanlarda belki kendi okul yıllarını anımsayarak mutlu olabilirler bu kitabı okumakla.

"Dersleri ardan çıkarınca kendimi dinlemeye ve sorgulamaya vakit kalmıştı. Çocuklar öğleden sonra uykularını uyurken, ev işlerini erken kalkıp sabah bitirmiş olduğumdan onlarla beraber elimde bir kitapla yatağa uzanıyor ama okuyacağıma düşünüyordum. .... Sormuyordum. Doğru yanıtı almayacağımdan çok, doğru yanıtı alma korkusuyla sormuyordum. Aklıma takılan başka şeyleri de sormuyordum kocama. "

3) Bejan Matur/dağın ardına bakmak/Timaş

Eğer çok karşısında olduğumuz kişileri de anlamaya çalışırsak, en azından dinlersek daha uygar bir yaşam için büyük bir adım atmış oluruz. Dağa çıkmış PKK'lılarla yapılan röportajlar var bu kitapta.

"Ben yurtseverliği bilmem. Sosyalistliği de bilmem. Beni ne itti o zaman? Bana göre devlet bizi dağa gönderdi. Panzerle bilmem kaç kilometre hızla bir kasabanın içinden geçersen o panzeri izleyen gençleri dağa gönderirsin."

"Devlet ölü sayısını bilmesin diye arkadaşını taşıyıp gömmek zorundasın. Eğer bunu yapmıyorsan silahsızlandırılırsın."

"Tamam, döndük, döndüm ama o kadar ara vermişiz ki normal hayatta nasıl duracağımızı, bu hayatın neresinden tutacağımızı hiçbirimiz tam olarak bilemiyoruz."

"Ne biz İstanbulsuz oluruz, ne İstanbul Diyabakırsız olur."

"Karda donan parmaklarının arkadaşları tarafından nasıl tek tek kesildiğini anlatmıştı Rewan. Bir zeytin kutusunda biriken parmakları nasıl hala rüyasında gördüğünü..."

4) J.M. Coetzee/Taşra Hayatından Manzaralar/Can

Altıyüz sayfalık bu dev otobiyografik roman bence tam bir baş yapıt. Okumayı seven herkes okumalı. Nobel ödüllü bir yazarın hayatından kesitlerle Güney Afrika'yı tanıdım. Afrika hakkında fazla kitap okumadığımı farkettim. Daha fazla seçeceğim bundan sonra.

Ayrıca yazarın yaşadıkları değil ama duyguları ile çok fazla özdeşleştiğimi itiraf etmeliyim.

"Onun özenli gözetiminden kurtulmayı nasıl da istiyor. Belki bir zaman gelecek, bunun üstesinden gelmek için öyle bir gaddarlıkla ağırlığını koyması, onu reddetmesi gerekecek ki, annesi dehşetinden geri adım atmak ve onu azat etmek zorunda kalacak. "

"Hep bu reçeteye, kulağa eski günlerden kalma gibi gelen bu reçeteye başvuruyor. Belki her neslin bir sonrakine bir uyarı, bir tehdit olarak söylediği bir şey bu. Ama yine de duymak istemiyor. "Senin de çocukların olsun da gör." Ne saçmalık, ne çelişki! Bir çocuğun nasıl çocukları olabilir?"

"Hayatında hiç sarhoş olmadı. Sarhoşluk onu iğrendiriyor. İçkiyi fazla kaçıranların sendelemesinden, anlamsızca konuşmasından kaçmak için partilerden erken ayrılıyor."

"Henüz masum bir çocuk olduğu bir zamanlar önemli tek ölçünün zeka olduğuna, yeterince zeki olduktan sonra istediği her şeyi elde edebileceğine inanırdı. Üniversiteye gidince boyunun ölçüsünü aldı."

"Hiçbir kadının yüreğinde büyük tutku denebilecek bir şey uyandırmadı."

"Gerçek aşk iki tam insan ister ve bu ikisinin birbirlerine uyması, birbirlerine oturması gerekir. Yin ve Yang gibi. Elektrik fişiyle prizi gibi. Erkekle kadın gibi."

"Çünkü beden bilir! Bilir! İçindeki ritmi histetiğinde düşünmesine gerekkalmaz. Eğer insansk bu böyledir. Tahta kukla bu yüzden dans edemez. tahtanın ruhu yoktur. ..."

"Çünkü bana göre bir erkekle bir kadın arasında durağanlık olmaz. Ya yukarı çıkar ya aşağı inersiniz."

Hiç yorum yok: