9 Ekim 2010 Cumartesi

Türban ve Referandum Sonrası

Referandumdaki pakete yöneltilen eleştiriler bir bir gerçekleşmeye başladı. Sayıştay seçiminde en az oyu alan , yaşı bile AYM üyeliğini tutmayan aday meclisde en çok oyu alarak Anayasa Mahkemesine üye seçildi. İktidar partisinin blok oyları tek bir kişi üzerinde kolayca toplandı.

Barolar Birliği genel kuruluna değil her baro başkanına oy hakkı vererek 100 avukat olan baro ile 10.000 avukat olan baroyu aynı kefeye koyan süper demokrat madde metni sayesinde seçilen 3 aday içinde benzer bir tablo umulmakta. Bunu genel seçimlere uygularsak her ilin sadece bir milletvekli çıkardığı bir demokrasi bu!

Bu maddeleri böyle yazmak yerine doğrudan Anayasa Mahkemesi üyelerini başbakan seçer deselerdi; hatta erklerin birliği prensibini getirip başbakan sadece AYM, değil ayrıca Danıştay, Yargıtay, HSYK başkanı ve Meclis Başkanı ve komisyon başkanlarını belirler diye açıkca yazsalardı hiç olmazsa mertçe ne istedikleri belli olurdu. Ama o zaman süper liberal, güya solcu destekçileri zorlanırdı bunlara "yetmez ama evet" demek için.

CHP ve Kılıçdaroğlu ise halkın sorunları ile uğraşmak, yoksulluğa, gerçek delillerle belgelenmiş yolsuzluklara değinmek yerine türbana dolandı. Bu oyuna gelen bir politikacının iktidara gelmesi imkansız gibi. Bu konuda tek diyeceği "şeriat özlemcisi, halkın yaşam biçimini kısıtlamak için elinden geleni yapan bir iktidar döneminde türban sorunu çözülemez, bu ancak uygar, demokrat ve çağdaş bir iktidar döneminde çözülür, hiç kapımızı çalmayın" olmalıydı.

Aksi durumda yasaya evet dese, oylamaya katılmasa, anayasa mahkemesine götürse, götürmese CHP ve Kemal'i suçlayacak bir şey bulunacak ve türban bir kez daha AKP oylarına tahvil edilecek. Politikada bu kadar uzak görüşü olmayanlardan başka lider yaratamayan muhalefetle nereye kadar!

1 yorum:

aysema dedi ki...

Daha neler göreceğiz kim bilir?