28 Nisan 2008 Pazartesi

CHP KURULTAYI

CHP dün kurultayını topladı. Kurultayı ve hakkında çıkan yazıları izlemeye çalıştım. Kurultay bir kez daha CHP'nin umut olamayacağını gösterdi. Eski CHP merkez yöneticisi araştırmacı Tarhan Erdem'in de söylediği gibi "CHP'den umudu olanlar, CHP'den umudunu kesenlerden fazla olduğu sürece" CHP kendini toparlayamayacak ve alternatif sol parti kurulamayacak. Bunu kurulu diğer sol partiler yeterli katılım ve oy toplayamayacak diye de yorumlayabiliriz.

Öncelikle aday olmanın bile tamamen anti demokratik kurallara bağlandığı CHP'de hiç bir genel başkan adayı çıkamadı. Sonra onlarca ülke sorunu ve çözümleri hemen hiç tartışılamadı. Hele Baykal yağcılığını kürsüde dile getirenler partiye binlerce oy daha kaybettirdiler. Tek seçici Baykal parti meclisini de dikensiz gül bahçesi haline getirdi.

Baykal'ın saatlerce dini konuları tartışması da işin tuzu biberi oldu. Demokrasimize büyük çare diye önerdiği "tercihli daraltılmış bölge" önerisi ise tam bir saçmalıktı. Öneriye göre seçim bölgeleri en fazla 6 milletvekillik hale geliyor. Yani tek milletvekillik ve halkın milletvekilini bileceği gerçek dar bölegeler yok. İstanbul 3 bölge yerine 8-9 bölgeye bölünmüş oluyor. Bu halkın milletvekilini tanımasına yol açmaz. Bu sayının iki katı milletvekili adayı genel merkezce belirleniyor. Yani ön seçim kalkıyor. Neymiş bu 12 adayın sıralaması halkın tercihlerine göre belirlenecekmiş. Tüm adaylar bir Baykal , genel başkan yyy'si -bu kısaltmayı istediğiniz şekilde uzun hale getirebilirsiniz- olacak halkda bunlar arasından seçecek. Bir de örneğin 6 milletvekillik bölgede 5 aday işaretledin geçersiz olacak,7 işaretledin geçersiz olacak. Bu geçersiz oyları -veya tercihleri- artırır. Buna bile bir miktar genel merkez kontenjanı istemeyi unutmuyor Sn. Baykal.

Tüm üyelerin katılımı ile ön seçimden, barajların kalkmasından, ülke milletvekilliğinden, siyasi partiler yasasından bahseden yok. Bu öneri demokrasimizi kurtaracakmış.

Bu kurultay CHP'nin ve Baykal'ın hiç bir şekilde iktidara talip olmadığını tekrar kanıtladı.

Tuncay Özkan'dan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Sanırım ileride CHP yönetimine kendini hazırlayan yeni medya patronumuz öncelikle kendi kanalının kuruluşunu aklamalı, sonra nerede yer alacağına karar vermelidir. Bir çok doğru söz söylese de halkın özlediği lider olduğuna katılmıyorum.

CHP dışı oluşumların ciddi bir temel ortak program çerçevesinde bir araya gelmesi, kararlı olması CHP'de tıkanmayı kavrayan CHP'liler için de çekim merkezi oluşturması gereklidir.

24 Nisan 2008 Perşembe

SATILIK MEDYA KURULUŞU

Adı: Sizin holding hangi medya kuruluşunu isterse.

İhale Yöntemi: Önce TMSF el koyar, sonra ihale edilir.

İhale Bedeli: Canınız Ne İsterse.

Ödeme: İhaleden itibaren bir yıl içinde %25 Nakit Arap finansmanı, kalanı devlet bankası kredisi.

Koşullar: Genel Müdür Damat takım elbise giymeli.

Geçerlilik: 2002-2008

BU BİR İLANDIR.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Baş Kesme Cezası

Bir süredir Suudi Arabistan'da başı kesilmeye mahküm olan berberi tartışıyoruz. Bugün Habertürk'de konu islami açıdan, kuran da var mı yok mu vb. diye tartışıldı.

Ne günlere geldik. Artık ilkel ve geri şeriat yasalarını, bu yasaları uygulayan ülkelerle ilişkinin geliştirilmesi değil kısıtlanmasını, vatandaşının canına kıymet veren bir ülke olarak (?!) vatandaşlarımızı nasıl böyle bir adalete teslim ettiğimizi değil şeriata göre, içtihata göre böyle ceza var mı,yok mu onu tartışıyoruz. Bir basit ihbarla , kanıtsız, delilsiz bir insan idama mahkum oluyor beyler daha neyi tartışıyorsunuz.

Laik ana muhalefet liderinin bile iktidarı kuran dan surelerle sıkıştırmaya çalıştığı bir ülke. Malezya aşamasını geçtik sanırım Arabistan'a doğru hızla ilerliyoruz.

19 Nisan 2008 Cumartesi

OKUDUĞUM SON 3 KİTAP

1) Susanna Tamaro/Her Sözcük Bir Tohumdur/Can

Susanna Tamaro'nun güzel anlatımıyla dil ve sözcükler üzerine felsefi bir deneme.

"Ahlaksal görecelik sayesinde toplumumuz eğitmek işlevine son verdi.
Aile terbiye etmiyor, okul terbiye etmiyor, toplum terbiye etmiyor.
Terbiye etmek,eğitim vermek izlenecek bir yol göstermek demektir ama bunu yapabilmek için izlenecek yolu tanımak gerekir. Hayatın kendisi amaçsız, başıboşça dolaşmaksa, saygı duyulması gereken sınırlar bilinmiyorsa, ulaşılması gereken ufuklar yoksa nasıl yol gösterilebilir ki?"

"Ona ne yanıt verebiliriz? Dünyayı kullanıp attım çünkü bana böyle yapılması söylendi mi diyeceğiz? Neden sevdiğimiz tek yaratık insandır ve geri kalan her şey yararlı ve sevimli bir sahne süsünden ibarettir?"

Eğer günümüz dünyasını anlamakta zorluk çekiyorsanız bu kitap belki bazı açıklamalar getirmenize yararlı olabilir.

2) Albert Camus/Veba/Can

Bu klasik romanı ne yazık ki ancak okuyabildim. Bir kent, veba salgını, yetkililer, sıradan insanlar, doktorlar, tüccarlar bu romanın kahramanları.

"... bir insanın yaşamının ilk yarısının bir yükseliş, ikinci yarısının bir iniş oluduğunu, iniş dönemindeyse günlerin artık insana ait olmadığını, herhangi anda elinden alınabileceğini, böylece günlerle pek bir işi kalmadığını ...."

İnsan psikolojisi çok iyi irdelenmekte bu romanda.

3) İnci Aral/Unutmak/Merkez Kitaplar

Sevdiğim yazar İnci Aral'ın "anlatı" türünde nitelendirdiği bir uzun röpörtaj. Hayatı, romanları ve edebiyat üzerine.

Bu kitap sayesinde okumam gereken bir çok kitap daha belirledim gerek İnci Aral'dan gerekse diğer yazarlardan.

"Bazen çok kibar, çok sevimli biri olur evin sahibi. Ama biraz sonra bir bakarsın ki bir şey anlaırken küfür kıyamet gidiyor. Anlarsın ki o evdeki kuralların hepsi aileden kalmış. Öyle görmüş öyle gösteriyor ama öyle yaşamıyor."

"Ölüm içimizdedir, alt bilincimizde durur ama çok uzak görünür. Çünkü çoğunlukla beklemediğimiz yerde ve zamanda yakalar bizi. "

18 Nisan 2008 Cuma

Lokman Hekim Hastanesi de Kapatılacak mı?

Adana'da Özel Hacettepe Tıp Merkezinde yanık olarak gelip bekletildikleri haber olan hastalarla ortadan kaybolduğu tatilde bile ilgilenip sonunda merkezin 5 gün kapanmasını sağladı Sn. Erdoğan.

Bugün gündemde bir haber daha var. Ankara Etlik Lokman Hekim hastanesine acil kaldırılan bir bayan "Alkol aldınız mı?" sorusuna evet deyince hiç bir müdahele yapılmadan geri gönderiliyor.

Eğer bizim laiklikle sorunumuz yok diyorsanız, benim için tüm vatandaşlar eşitdir diyorsanız yarın da bu hastane kapatılır. Eğer hukuk var, dava açılsın falan diyorsanız neden Adana'daki merkez için bu tür yargılamalar beklenmedi. Yoksa "Demokratik,Laik,Sosyal bir hukuk devleti" değilmiyiz?

"Ne demek demokrasi var %47 oy alan iktidar partimiz var.
Ne demek sosyal güvenlik yasasını bile çıkardık.
Ne demek Alevi iftarına bile katıldık daha nasıl laik olalım.
Ne demek hukuk gerekirse onu da biz getiririz." sözlerini duyar gibi oluyorum.

13 Nisan 2008 Pazar

Memleket Manzaraları

Ankara Büyükşehir Belediyesinin meyve suyu satmak için kurduğu BELSO şirketinin genel müdürü bu şirketden sağladığı haksız kazançlarla Zemzem Tower'da devre mülk almış.

Adında adelet olan bir muhafazakar partinin Başkent Belediye başkanının atadığı genel müdür haram parayla kutsal manzaralı mülk alıyor. Ne adalet, ne ahlak! Bir de bu parti liberal ekonomik görüşler savunuyor ama hangi liberal ülkede meyve suyu sıkıp satmak için belediyeler şirket kurar!!! Yani ne adalet, ne ahlak ve ne de liberalizm!

Gözünüzden kaçmış olabilir dünkü haberlerde 5 yıl önce eşini kaybeden 70'lik Kamil dede, ilçeyi ziyarete gelen Erzincan Valisinden kendisini evlendirmesini istedi. Vali şaşkınlıkla bunu kabul etmeyip, "senden geçmiş artık" ve ardından "keşke daha önce bir karı daha alsaydın yedek olarak" dedi. Bir Cumhuriyet valisinin kadına bakışı, çok kadınla evlenmeyi savunması ve ikisi de resmi nikah olamayacağına göre yasaya aykırı imam nikahını savunması anlamına geliyor bu sözler. Çok üzücü ve düşündürücü.

11 Nisan 2008 Cuma

İnternet ve Sansür

Dün de olan oldu "google groups" da yasaklandı. Blog'umda kullanmak üzere slaytları "slide.com" sitesinde saklıyordum. Yaklaşık iki aydır "Çivril Sulh Hukuk mahkemesi" bu siteye yasak koydurdu. Belki bir kaç slayt sov sakıncalı olabilir. Bu nedenle tüm siteyi yasaklamak ancak Türkiye'de olur. Sitenin bundan haberdar bile olduğunu sanmıyorum. Bu gidişle bütün web siteleri yasaklanabilir.

Demokrasi ancak sansürsüz İnternet, basın ve medya ile korunabilir. Demokrasi savunucuları niye bu konuda seslerini yükseltmiyor?

9 Nisan 2008 Çarşamba

1 MAYIS ve TAKSİM

Kapatma davası ile demokrasi aslanı kesilen çevreler ve AB yetkilileri 1 Mayıs'ın İşçi Bayramı olarak tatil ilan edilmesi, Taksim meydanı yasağının kaldırılması konusunda neden suskunlar? 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasının engellenmesi 1 Mayıs 1977 katliamının aydınlatılmaması ve 12 Eylül anti-demokratik anlayışının devamıdır.

8 Nisan 2008 Salı

Muhalefet Eksikliği

Sonunda TÜSİAD'da muhalefet eksikliğinden şikayetçi oldu! Arada sırada söylediği doğru mesajlardan biriydi bu TÜBİTAK'ın. Hemen CHP çevrelerinden tepki çekti.

Eğer yeterli muhalefet olsaydı:

- Sosyal Güvenlik Yasasına karşı çalışanların bölünmesi mümkün olabilirmiydi?
- Sabah-ATV'ye mahkeme kararlarına aykırı olarak el koyulup borazan haline gelmesi mümkün olabilirmiydi?
- AB sosyalist, sosyal demokrat guruplarının AKP'nin ülkeyi nereye götürdüğünü bu kadar anlamaması mümkün olabilirmiydi?
- Kaz Dağlarında altın aranabilirmiydi?
- Yolsuzlukların üstü bu kadar örtülebilirmiydi?
- Hem İsrail hem de Hamas'la ilişki kurulan bir dış politika uygulanabilirmiydi?
.......

Niye yetersiz muhalefete yol açan, seçim barajları, siyasi partiler yasası, ön seçim zorunlulluğu gibi konuların çözülmesini savunmuyor TÜSİAD ve AB. Ne de olsa onların sözleri daha geçerli.

BLOG SAYFAM

Ben iki yıldır BLOG dünyasında yüzden fazla yazı ile yer alıyorum. Son zamanlarda bazı bloglar üzerinde uygulanan çeşitli sansürler nedeniyle yazılarımı ikinci bir blog sayfasında da yayınlamanın ve gerekirse o sayfayı ana sayfam yapmanın gereğini duydum.
Daha önceki yazılarıma http://uygarradikal.blogcu.com adresinden erişebilirsiniz.
Son yazımı bu bloga kopyalayacağım. Bundan sonraki yazılarımı da buraya kopyalayacağım.
Yeniden Merhaba