24 Nisan 2009 Cuma

İşini İyi Yapmanın Önemi

İşini iyi yapanların hayatımızı nasıl farkettirdikleri ve iyi yapmayanların başımıza açtığı felaketlere pek dikkat etmeyiz.


İşini iyi yapan bir doktorun sizi ya da bir yakınınızı ölümden döndürdüğüne tanık oldunuz mu hiç? İşini kötü yapan bir doktorun tahlillerde açıkca belli olmasına karşın atlaması sonucu organınızı kaybeden hatta hayatını kaybeden bir yakınınız yok mu?


İşini iyi yapan bir mimarın iyi düşünülmüş bir plandaki evinde ne kadar rahat ettiğimizin farkına varmazken , işini kötü yapan bir mimarın tasarladığı ev yıllarca başımızı ağrıtan sorunlara yol açabilir. Denetim görevini hakkıyla yapmayan bir kontrol mühendisi binlerce kişinin ölümüne sebep olabilir.


İşini iyi yapan bir bilişimcinin tasarladığı bir web sitesinde bilgilere çok kolay ve rahatça ulaşırken, işini kötü yapan bir bilişimci milyonlarca dolara mal olmuş bir projenin arap saçına dönmesine yol açabilir.


İşini iyi yapan bir muhalefet lideri için ülkemizde gelişme göstermek son derece kolay olabilecekken, işini iyi yapmayan bir lider bir çok konuyu halkına anlatma şansını elinden kaçırır.


İşini iyi yapan bir savcı net deliller olmadan insanları sorgulamayacağını bilip delillerin peşinde koşarken, işini iyi yapmayan bir savcı her anlamadığı görüşmeyi suç diyerek hayatınızı karartabilir.


İşini iyi yapan bir öğretmen yine işini iyi yapan, uygar, sorgulayan öğrenciler yetiştirirken, işini iyi yapmayan bir öğretmen yine işini kötü yapan , ihmal eden öğrenciler yetiştirecektir.


Sonuç olarak iyi bir insan, iyi bir yurtdaş olarak önce işimizi iyi yapmak sonrasında işini iyi yapmayanlardan demokratik yollardan hesap sormak görevimizdir.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Güncel Fıkra

Nasreddin Hoca'ya sormuşlar.
- Hocam halk cahil kaldı, eğitim sorununu nasıl aşarız?
- Atın 3-5 profesörü içeriye eğitim sorunu mu kalır görün bak.
- Hocam sağlıkta geri kaldık, yeterince doktor yok. Ne yapalım?
- Atın en iyi cerrahları, doktorları içeri hiç olmazsa cezaevindekiler doktor yüzü görsün.
- Hocam yolsuzlukla rüşvetle nasıl mücadele ederiz?
- Yok mu içeriye atacak araştırmacı gazeteci? Biraz da içeride araştırsın.
- Hocam savunma hakkında ne yapalım?
- Tıkın bir kaç generali içeri ülke nasıl savunulur anlasınlar.
İlahi hocam galiba sen baş danışment oldun!

11 Nisan 2009 Cumartesi

Şirket Yönetim Zaafları

Şirketler büyüdükçe ister istemez kademe sayısı artmakta ve üst yönetim ile en alttaki çalışan arasında ciddi kopmalar olmaktadır. Siyasi hayatta da sultanlık, padişahlık kültüründen kurtulamamış ülkemizdeki büyük şirketlerde ise 9-10 kademe bulunmaktadır.
Peki bütün bu kademelerin tepesindeki yönetim şirket insan kaynağını etkin olarak kullanabilmekte mi? Ne gezer. Bunun nedeni ise yönetimde yükseldikçe kulakların sağırlaşmasıdır. Üst yönetim daha az ve öz konuşup, uzun dönemli yol göstermesi gerekirken; üst yöneticiler daha az ve çoğunlukla gerçekten kopuk konuşmalar yapıp, kendine ulaşabilen orta kademe yöneticileri dinlememektedir. Yine sultan-teba kültüründen dolayı insan kaynakları ödülleri alan , herkesin çalışmak için can attığı şirketler de bile orta kademe yöneticiler üst kademeye, alt kademe yöneticiler orta kademeye sorunları aktarmaktan çekinmekte ve "pislikleri halının altına süpürmektedir".
Bütün bunlar sonucunda çalışanlarından kopuk, sorunları bilmeyen, sürekli pohpohlanan ve konumunu kaybedince atdan düşüp eşşeğe binmişe dönen yöneticiler Türkiye'de "Yılın Başarılı Yöneticisi" gibi ünvanlarla anılabilmektedir. Hatalarından ders alamayan bu şirketler aslında sadece kağıtdan bir kaplandır.

8 Nisan 2009 Çarşamba

OKUDUĞUM SON 3 KİTAP


1) Zülfü Livaneli/Son Ada/Remzi Kitabevi

Kurgu roman ülkemize çok benzeyen geçmişi olan bir ülkenin unutulmuş bir adasındaki mutlu yaşamı devlet adamlığı adına mahvedeven bir eski başkan ve ada halkını anlatıyor. Halk nasıl unutuyor, aldatılıyor ve yönlendiriliyor ibretle izliyoruz. Doğanın dengesini bozmaya gelmeyeceğini de anlıyoruz.Kısa ve sürükleyici bir roman.

2) Ayşe Kulin/Nefes Nefese/Everest

İkinci dünya savaşı yılları. Karnelerinden dolayı bugün meydanlarda eleştirilen İnönü ve "Monşer" denebilinen Dışişleri görevlilerinin Türkiye'yi savaşın dışında tutmak ve Nazi zülmünden Türk Vatandaşı Yahudileri kurtarmak için gösterdikleri kahramanlıklar amlatılıyor romanda.Otoriter bir baba, biri bir diplomatla biri babasının evlatlıktan reddetmesini göz önüne alarak bir Yahudi gençle evlenen iki kızı ve aile ilişkileri romanın temasını oluşturuyor.

"... Korkudan işemişim bak...Kaçmasam, nüfus kağıdım yanımda olmadığı için ben de çü..mü polis denen pisliklere göstermek zorunda kalacağım... Kaçmak! Neden kaçıyorum oğlum? Hırsız değilim, katil değilim, suçlu değilim, sekseniki yaşındayım oğlum..."

3) Mine G. Kırıkkanat/destina/Literatür

Yakın geleceği anlattığı bu kurgu romanda olanlar çıkar mı çıkmaz mı bilinmez ama kesinlikle olası. Bunları merak ediyorsanız bu romanı okumalısınız.

"Yeni Roma'ya eski Romalı patron biçecekler. Ama Romalı kurucu soyundan inen bir varis, fenerin bekçisi kim olursa olsun, onun üstünde yer alacak bir sembol..."

"Hilmi, arada bir "Ülkeniz niçin yok oldu?" diye soranlara "Cehalet ve görgüsüzlük, kişiliğimizi yok etti" diye cevab vermeyi alışkanlık haline getirmişti."

4 Nisan 2009 Cumartesi

Dış Politika

Dış politikanın ülke yararını gözeterek yapılması gerektiği ve dış politikada "kardeş ülke" olamayacağı bir kez daha ortaya çıktı. "Kardeş ülke" Azerbeycan lideri Aliyev Türkiye Ermenistan sınırını açarsa Bakü Ceyhan boru hattını kapatırım tehdidi yapabildi. Azerbeycan kendi çıkarları açısından "kardeş" Türkiye'yi tehdid edebilirken yıllardır açılmayan sınır nedeniyle sadece o yöre halkının ekonomik kaybı çıkarlarımız için sınırı açmamız gerektiğini gösteriyor.
Daha önce 12 Eylül yönetimi Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü veto etmeyerek ulusal çıkarları ABD çıkarlarının gerisine atan bir politika izlemişti. Şimdi de sessiz, sedasız bize AB'de uyguladığı tüm vetoları kaldırmadan Fransa'nın NATO askeri kanadına dönüşünü onaylayacak görünüyoruz. Seçim curcunasından sorun doğru dürüst tartışılamadı bile. Kıbrıs'ın, sorun çözülmeden AB'ye girmesi ile yaşanan tıkanıklığı aşabilecek, çok ciddi bir dış politika silahı heba edilmekte.
NATO genel sekreterliği için veto silahını kullanması ise ROJ TV'den mi yoksa "Karikatür Krizi" nedeniyle mi anlaşılamıyor. Karikatür krizi olmasaydı bu veto olabilecek miydi?
Ülke çıkarını öne alan bir dış politikayı görebilmek dileğiyle ....