28 Ağustos 2013 Çarşamba

Suriye'ye Müdaheleye Hayır!

Biraz hafızanızı yoklasanız Körfez Savaşı sırasında Saddam'ın ne nükleer silahları kalmıştı,ne kitlesel imha silahları. Sonradan bunların hepsinin yalan olduğu hem Amerikalı hem İngiliz yetkililer kabul ettiler. Ölen binlerce Irak'lıya ve askerlere oldu.

Şimdi bir benzeri Suriye için tekrarlanıyor. BM raporunu bile beklemeden müdahele yapılmaya kalkılıyor. Türkiye Dışişleri buna öncülük yapmakla övünüyor. Nedir bu aceleniz?

Her durumda, Esad kimyasal silah kullanmış bile olsa da Türkiye komşusu ile savaşa, müdaheleye katılmamalıdır.

Ölecek her Türk askeri, her vatandaş için yapılacak bu savaşın karar alıcıları hesap verecektir. Suriye'de ölen çocuk resimlerine yeni resimleri Türkiye'den de ilave etmenin kimseye yararı yoktur.

Oluşacak ekonomik çöküntü de cabası olacaktır!

Hepimiz gerçekleri haykıralım!

18 Ağustos 2013 Pazar

Korkak Politikacılar ve Cesur Halk

Gezi olayları ve arkasından bitmek bilmeyen protestolar halkın aslında ne kadar cesur olduğunu gösterdi. Ne biber gazı, ne TOMA, ne tazyikli su, ne plastik mermi halkı yıldırmadı. Bundan çok bahsedildiği için daha fazla değinmeyeceğim.

Politikacılarımızın korkaklığı konusunda ise örnekler çok.

Çözüm süreci diye milletin gözünü boyamış iken, PKK gösterilerini bastırtmaktan korkuyor AKP liderleri. Cemaat arkamızdaki desteği çeker diye korkuyorlar. Destekledikleri Suriye muhalefetinin yaptığı katliamları protesto etmekten, sınırlarımızı teröristlere, Kaide'cilere kapatmaktan korkuyorlar. Belediye seçimlerini kaybedersek yaptığımız rant oyunlarının bozulmasından korkuyorlar.

Çözüm sürecinin terörün galibiyetini anons etmek anlamına geldiğini bile, bile; halk bizi barışa karşı sanar diye sürece karşı çıkmaktan korkuyor CHP liderleri. Diktatör dedikleri ile Anayasa yapılmayacağını, ben sizin açtığınız krediyi istemem diyen bir başbakanla Anayasa yapılmayacağını söylemekten korkuyorlar. Üzerinde anlaşılan 60 maddenin yaşalaşmasının hiç bir demokratik ilerleme sağlamayacağını söylemekten korkuyorlar. Tüm üyelerin katılımı ile ön seçim yapmaktan, CHP'ye üye olmakta bile nazlanan Sarıgül'ün aday yapılmasını talep eden sermaye çevrelerine hayır demekten korkuyorlar. Genel başkanı Alevi olduğunun öne çıkmasından korktuğundan Diyanet işlerine ayrılan bütçeye karşı çıkamıyorlar. Alkolikle, içki düşkünü olmakla suçlanırız diye Alkolle ilgili ve özel yaşamı kısıtlayan yasaları Anayasa Mahkemesine götürmekten korkuyorlar.

AKP'nin seçim barajı ile ilgili yasayı gündeme bile almamasına Apo'yu kızdırma korkusuyla bir şey diyemiyor BDP liderleri. Özel yetkili mahkemelerle seçilmiş milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri içeride olduğu halde Ergenekon'cu diye suçlanırız, AKP'yi kızdırırız diye korkuyorlar.

Hem AKP'yi ülkeyi bölünmeye götürmekle suçlayıp hem de ona karşı en yaygın protestolara üyeleri katılır diye korkuyor MHP liderleri. Anayasayı İmralı canisi ile yapıyorsunuz derken yine de Anayasa komisyonundan ayrılmaktan korkuyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de meclise girmemekten korkmuşlardı.

Bu kadar korkak politikacılarla bir sonuç almak gerçekten zor. Düşünün bu kadar korkusu olsa idi Kurtuluş savaşını başlatabilir miydi Atatürk?