30 Aralık 2009 Çarşamba

2009'un ardından

2009 tam bir karmaşa içinde geçti.

Hukuk diye diye hukuğu katlettiler.

Barış diye diye masum asker ve genç kızları katlettiler.

Demokrasi diye diye diktatörlüğe yöneldiler.

Avrupa diye diye kapıda beklettiler.

Darbe diye diye DAR geldi BE.

Kimi terörist 216 yıl hapis aldı kimileri bando mızıkayla karşılandı.

İğnenin deliğindekileri bulan polis her gün ortalıkda demeç veren milletvekillerini bulamadı.

Dinleme gazetecilerden, savcılara, albaylardan, erlere, yağcılardan, suculara kadar herkese uzandı. Ama yasadışı dinlemeden kimse ceza almadı.

2010 yılında büyük olasılıkla sandık önümüze gelecek. Bu gidişe son vermek bizim elimizde.

22 Aralık 2009 Salı

Ne Zaman Adam Oluruz?

Alevi açılımına alevi subayları tasfiye etmekle başlamadığımız zaman.

Eğitimin onca sorunu ortada dururken M.E.B. bütçesi görüşülürken başbakanın üşütmesinden başka konuşacak konu bulduğumuz zaman.

Kamu kuruluşlarını 4 kat ucuza satmanın özelleştirme değil cukkalama olduğunu anladığımız zaman.

19 emekçiyi diri diri öldürenlerin bir gün bile hapis yatmadığı, sadece yazı yazanların aylardır içeride olduğu bir düzenin hukuk devleti olamayacağını anladığımız zaman.

Daha aday bile olmayan ülkelere vizeyi kaldırırken yıllardır kapısında süründüğümüz bize vizeyi kaldırmayan AB'ye üyeliği halk oyuna sunacak cesaretimiz olduğu zaman.

19 Aralık 2009 Cumartesi

OKUDUĞUM SON 4 KİTAP

1) Zülfü Livaneli/Engereğin Gözündeki Kamaşma/Remzi Kitabevi



Osmanlı sarayı ve bir harem ağasının gözünden saraydaki, ülkedeki ve insanlar arası güç ilişkileri. Gerçek bir çok tarihsel öğe ile kurmaca bir arada sürükleyici romanda.

Bugünkü iktidar mücadeleleri, ayak oyunları ve hırsı anlamak isteyenler mutlaka okusun.

"İktidar uğruna öz oğlunu sapık yapan, öteki oğlunu tahttan indirip hapse attırarak feci sonunu hazırlayan, torununu öldürmek üzere tuzaklar kuran Venediklinin, yeniçeriler elinde çırpına çırpına can verişi İstanbul halkında kuşaktan kuşağa, bir ibret öyküsü olarak anlatılacak ve delik deşik tahta evlerde oturan yoksulların her zaman söylediği, "Kefenin cebi yok. Öteki dünyaya hiçbir şey götüremezsin." yorumlarının tekrarlanmasına yol açacaktı."



2) Muzaffer İlmiye Çığ/Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sümerler'deki Kökeni/Kaynak Yayınları

Bu kitap tamamen bilimsel bir çalışma. Hakkında çıkarılan söylemler, yazarın yargılanması demokrasiden uzaklığımızın bir göstergesi.

Anadolunun ilk uygarlıklarından olan Sümerl'erin inanışları ile tek tanrılı dinlerin inanış ve ritüelllerinin arasındaki paralellikler ve benzerlikler anlatılıyor.

Çok tanrılı dinler, Anadolu uygarlıkları ve dinler arasındaki benzerlikleri araştırmak isteyenlere öneririm.



3) Nora K.-Vittorio Hösle/ölü filozoflar kahvesi/ARION Yayınevi

Bir felsefe profesörü ile dünyayı araştırmaya meraklı bir çocuk arasında felsefi mektuplaşmalar. Sorunlara biraz felsefi bakabilmek, felsefeyi çocuklara, herkese sevdirmek için ideal bir kitap. Kitapdaki sorunları kendi aranızda tartışarak ufkunuzu açabilirsiniz.

"Naiflik felsefede her şeyden çok daha gerekli. Başkalarının ne düşündüğüne çok da aldırmamak, berbat sorular sormaktan çekinmemek, doğru yanıtların inanılmaz basit olabileceğine güvenmek- bütün bunlar felsefede önemli ve bu bakımdan çocukların ketlenmeleri yetişkinlere göre çok daha az. Onlar kemikleşmiş profesörler gibi ön yargılı değiller genellikler. Çünkü bazı hatalar çok büyüktür ve insan uzun süre onların doğruluğuna inanmışsa yanlışlığını itiraf edemez."

"... Karnavalın en heyecanlı ve güzel anlarında dostları anneme ve babama şu sözleri söyleyip ayrılmışlar oradan: "Eve dönelim artık. Viareggio karnavalı televizyonda yayınlanacak..."

"Öyle görünüyor ki, kuşkuculuk eğitimle ve gelenekle kazandığımız inançlarımızı sorgulamamızı ve sonra da onları özgürce temellerndirmemizi sağlıyor, böylece inançlarımızı içselleştirebiliyoruz."



4) PAULO COELHO/KAZANAN YALNIZDIR/CAN

Sevdiğim yazar Coelho şimdi de hem güncel hem de Da Vinci Şifresi tarzı sürüklyeci bir roman yazmış. Moda, film, telekom sektörlerinde ilişkiler, gerçekler, yanlış imajlar ve güç üstüne bir roman. Ün ve ünlüleri merak edenler okumalı.

"Boş ver filmleri. Cannes aslında bir moda gösterisidir."

".... En vahim sonucu aile hayatına verdiği zarar oluyor. .... Bir işkolik bir psikiyatristten yardım isterse, bu onun tedavi görmeye hazır olduğu anlamına gelir. Ancak bin kişiden biri yardıma ihtiyacı olduğunu fark edebiliyor."

"Normal biri o; yaptığı çalışma disiplin, yol yordam bilmek, pazarlık ve planlama yeteneği istiyor. Bir sürü arakadaşı giderek yalnızlaştığını söylüyor; her zaman yalnız olduğunu bilmiyorlar ki. Partilerei düğünlere, vaftiz törenlerine gitmek, pazar günleri golf oynamaktan hoşlanırmış gibi yapmak mesleki bir taktikti sadece. İnsanların, gülümsemelerinin ardında ruhlarının hüznünü gizledikleri o sosyal koşturmacalardan tiksinmiştir hep. Süpersınıf'ın başarıya olan bağımlılığının uyuşturucu müptelasının ilaçlara olan bağımlılığından farksız olduğunu, üstelik bu insanların bir ev, bir bahçe, oynayan bir çocuk, sofrada bir yemek ve ocakta bir ateşten başka bir şey istemeyen insanların mutluluğunun yanına bile yaklaşamadıklarını kısa zamanda öğrenmişti."

13 Aralık 2009 Pazar

Kendine Demokrat

Sonunda DTP davası birden hızlandı ve sonuçlandı. Bu konuda konuşan DTP milletvekillerinden bir diğer partileri "kendine demokrat" lıkla suçladı.


Türkiye'de kendine demokrat olmayan o kadar az kişi var ki? Bu sitenin yazarı bunlardan biri olmamaya çalışıyor.


AKP hakkında dava açılınca "politik", DTP hakkında açılınca "hukuki". AKP kapatılmayıp, davası çok hızla görülüp, para cezası ile kurtulurken "politik karar", "Anayasa Mahkemesi kararları zorlaştırılmalı", "Avrupa'da parti kapatılmıyor" ; DTP kapatılınca "hukuki",partiyi kendileri koruyamadı","Batasuna kararına bakın". Bu süre içinde siyasi partiler yasasını niye değiştirmediniz diye soranlara sapur/supur cevaplar.


Bence DTP kendi isteğiyle ve tamamen hak ederek kapatıldı. Ama bu dava çoktan sonuçlandırılmalı ve ilave deliller verilerek daha fazla milletvekili siyaset hakkını yitirmeliydi. Ama AKP'nin de kapatılmayı hukuken tamamen hak ettiğini düşünüyorum.


Terör ile arasına çizgi çekmeyen hiç bir hareket hiç bir insani davayı savunamaz. Dün AKP'nin kapatılmasını isteyen fakat bugün DTP niye kapatıldı diyenler de var. Mahkemenin bu sorunu çözmediğini anlayıp karar vermesini istiyorlar. Yani politik karar vermeliymiş en üst hukuk kurumu. Mahkemeler ellerindeki yasalara ve vicdani kanaatlere göre karar verirler -vermeliler-. Mahkemeler ülke şu an şu durumda deyip karar vermezler. Ama ülkede bu kapatmayı kamuoyunda haklı çıkaracak bir dönem beklendi gibi izlenimim var. Bu da olmaması gereken bir durum (daha önce de yazmıştım).


Eğer demokrasi isteniyorsa seçim barajı kaldırılıp, teröre bulaşmayan muhalif partilerin de temsil şansı bulabileceği ortam yaratılmalıdır. Buna yine kendine demokrat AKP ve CHP yıllardır karşı çıkmakta.

5 Aralık 2009 Cumartesi

İsviçre ve Minare Yasağı

Bu konuya da iki yüzlü yaklaşanlar çoğunlukda. Dün incil satanları misyonerlikle suçlayanlar, Malatya yayınevi katliamına ses çıkarmayanlar, Cemevlerine yasal statü tanımayanlar, halk oyla yaptıysa doğrudur diyenler bu halkoyu sonucuna nasıl karşı çıkabiliyorlar?


- Halk oyu sizi %47 ile seçince doğru, %58 ile karar alınca yanlış oluyor. Hani demokraside önemli olan oydu.

- Cemevi yasadışı statüde olunca doğru oluyor. Cami minaresi -cami yasaklanmış değil- yasak olunca niye yanlış oluyor nüfusun %90'ının Hristiyan olduğu ülkede.


Evet temel haklar bence de halkoyuna sunulamaz. Evet hiç bir dini görüş, ibadet yasaklanmamalı. Ama bunları söylemeye hakkı olanlar konuşsun. Siz iki yüzlüler değil!