28 Ekim 2008 Salı

YAŞAM TARZIMIZ

Annemin bir sözü vardır. "Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın". Bu sıralarda artık krizin geldiğini kabul etmeyen kalmadı. Bir çok uzman yaşam tarzımızı değiştireceğiz, 1929'da bu şekilde mi yaşanıyordu diyor. Benim değil 1929 , 1979 seviyelerindeki mütevazi yaşamımıza bile dönebileceğimizden şüphem var. Mesleğim nedeniyle en lüks ortamlarda bile bulundum ama bunlara hiç bir zaman özenip, yaşam stili olarak bunu benimsemedim. Bir çok durumda Hilton'daki lüks bir yemeğe evdeki çorbamı tercih ettim.
Ama bir çok yakınım dahil insanların gördüğünden geriye gidebileceğini, bunun sancısız olacağını sanmıyorum. Ne yani artık çocuklarımızı McDonalds'a götürüp, gazete almaya bile arabayla gidemeyecekmiyiz? Ne yani kredi kartlarımızı evde mi bırakacağız, hatta yıllık ödemelerini ödeyemeyip tümden mi kaybedeceğiz? Ne yani artık dolmuşa, otobüse mi bineceğiz? Ne yani bütün giydiklerimiz marka olmayacak mı? Ne yani dakikalarca süren telefon görüşmelerimizden vazgeçip , ADSL'i de kapatacakmıyız?

Sahte başarıları ekonomide mucize diye gösterenler balonları patlayınca bu patlamadan pek kolay kurtulamayacak. Üretmeden tüketmenin sonu bir gün gelecek.

20 Ekim 2008 Pazartesi

AHVAL

Taşları bağlamışlar
İtleri salmışlar
Büyük dava demişler
Bir salon bulamamışlar.
Her gün bir genç ölürken gözüm
Kedi bile vermeyenle
Terör bile demeyenle
Görüşmek miydi çözüm.
Ne BBG gibi seyrettik
Ne büyük dostumuzdan geldi sinyal
Hani dümdüz olmuştu oralar
Acaba ben mi gördüm hayal.
Nerde sıfır tolerans
Ölümdür cezası bizde
Dergi bile satmanın
Özür yetmez yeridir istifanın.

18 Ekim 2008 Cumartesi

BM

Türkiye BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçildi. İstendiğinde dış işlerinde başarılarımızın olabileceğine dair iyi bir kanıt. Bu vesile ile BM üzerine bazı görüşlerimi dile getirmek istedim.
Öncelikle Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi bence yanlış bir uygulama. Güvenlik konseyi 5 en büyük ekonomi, bu beş ülke dışında kalan nüfusu en kalabalık 5 ülke ve seçimle gelen 5 üyeden oluşmalı bence. Nitelikli çoğunluk ile kararlar almalı ve hiç bir üyenin veto hakkı bulunmamalı. Amerikanın etkisini azaltacak bu uygulamaları hayata geçirmek için Çin öncülük ederse gerek dolar stoğu, gerekse ABD firmalarındaki payları ile etkin olabilir bence.
Ayrıca BM'in daimi ve etkili bir silahlı gücü olmalı ve sorunlara çok daha etkin müdahele edebilmelidir. Dünya ülkelerinin gelişmesindeki adaletsizlikleri dengeleyecek roller üstlenmelidir. Amerika'nın kriz için ayırdığı bütçenin %10'u ile Afrika'nın bir çok sorununu gidermek mümkündür.
Bunlar biraz ütopik gelebilir sizlere. Buna karşın eğer kapitalist ekonomi varlığına devam etmek istiyorsa yeni tüketiciler yaratmak zorunda. Günde 1 doların altında geliri olan milyonlarca insan ile bunu sağlayamaz. Sorunlara daha değişik ve radikal bakmanın zamanı geldi de geçiyor bile.

14 Ekim 2008 Salı

200. BLOG YAZISI

Blog yazarlığına başlayalı iki yılı aşkın bir süre geçti. BLOGCU da başladığım bu yazıları bir süredir BLOGSPOT da da tekrarlıyorum. Bu süre içinde yazdığım 200. yazıyı blogumla ilgili konulara ayırmak istiyorum.

Bana bu yazıları yazmakta destek olan , yorumlarını esirgemeyen tüm blog arkadaşlarıma, tüm okuyuculara en içten şekilde teşekkür ediyorum.

İki yüz yazım şu konulara ayrıldı.

İŞ YAŞAMI ve ŞİRKETLER üzerine 25 yazı ile deneyimleri paylaştım.
YAŞAM konusunda 22 yazı ile günlük yaşantımızda yaşanan olaylara dikkat çekmeye çalıştım.
LAİKLİK,CUMHURİYET ve DEMOKRASİ üzerine 22 yazı yazdım.
SEÇİM BARAJI ve SEÇİMLER üzerine 18 yazı ile konuyla ilgili görüşlerimi paylaşmaya çalıştım.
PARTİLER üzerine 17 yazı yazdım.
DIŞ POLİTİKA üzerine 14 yazı yazdım.
SİYASİ CİNAYETLER , TERÖR ve LİNÇLER üzerine 14 yazı yazarak konuyu işledim.
12 KİTAP yazısı ile okuduğum 41 kitabı tanıtmaya çalıştım.
ÇEVRE üzerine 11 yazı yazdım.9 DENEME yazısı yazdım. En çok okumanızı salık verdiğim kategorim DENEME'dir.MEDYA üstüne 8 yazı ile medyayı ele aldım.
7 yazı ile ANI larımı paylaştım.
EĞİTİM üzerine 4, HUKUK üzerine 6 yazı yazdım.EKONOMİK KRİZ üzerine ise 4 yazı yazdım.
4 yazıda pek anlamasamda bazı SPOR konularına değindim.
3 yazıyı blog konularına ayırdım.

Sizlerin desteği , yorumları ve eleştirileri ile bloğumu geliştirmeye devam edeceğim. Blogcu sayfamın adresi : http://uygarradikal.blogcu.com/
Teşekkürler.

KARA PARA AKLAMA

Krizden kimin karlı çıkacağı şimdiden belli oldu. Yurtdışından getirilen paraların, bavulla da gelse , bir bankaya yatırıldığında %1 veya 2'sini ödeyerek parayı yasal hale getirmek, başka deyişle aklamak mümkün olacakmış. Bu son derece yanlış ve vergi ödeyen, gelirini beyan edenleri enayi pozisyonuna düşüren bir yasa olacaktır. Sadece yurtdışına şöyle bir çıkıp, dönüp zaten yurt içindeki milyarlarca dolar kara para aklanabilir bu yolla. Bu kanun ya çıkmamalı yada en azından paranın yurtdışından çekildiği banka dekontu veya giriş sırasında anında gümrükte beyan edilmesi kuralı getirilmelidir. Aksi tam bir felaket olur.
Bu arada kendi bankasının parasını dolandırıp yurt dışına kaçıran pek bildik ünlülerimizde bu yasadan yararlanmakta gecikmez her halde.

Kriz,Keriz,Biz,Siz,Hepimiz!

11 Ekim 2008 Cumartesi

EKONOMİK KRİZ ve PARA

Ekonomik kriz bizi etkilemez söylemleri giderek zayıflıyor. Pek fazla etkilemez diyen de kalmadı sayılır. Daha önce borsa çıktığında bunu kendisinin ekonomik başarısı sayanlar niye şimdi borsa düşünce bu ekonomik başarısızlığımız demiyorlar?
Kriz finans sisteminden ve globalleşmeden çıktı. Bunu çok iyi anlatan , aslında günümüzde paranın bir tür hokkabazlık ürünü haline geldiğini vurgulayan İngilizce bir Google videosu var. Fırsatınız olursa bunu izlemenizi salık veririm.

http://video.google.com/videoplay?docid=-9050474362583451279

Eskiden karşılığı altın olan kağıt paranın hikayesi ve günümüzdeki paranın sadece borcun bir karşılığı olması güzel anlatılıyor. Açık bütçe veren kamu ekonomisinin ve kamunun özel banka ve kişilerden borç alarak açıkları kapatmasının anlamsızlığı ve sürekli balonun şişmesinin mümkün olmadığı anlatılıyor.
Evet hiç bir ekonomi sürekli büyüyemez. Bir kaç kişi borcunu ödemezse sorun olmayabilir. Ama milyonları bulan kredi kartı ve tüketici kredisi borçlusunun işini kaybetmek, satışları düşmek, alacağını alamamak gibi nedenlerle borçlarını ödeyemez haline gelirse ekonomik çöküş kaçınılmaz. Üstelik 2001'e göre bireyler çok fazla daha borçlu. Ne yazık ki üretime ve üretenlere değer vermek yerine tüketimi şişirdik de şişirdik. Balon patlamaya çok yakın.

5 Ekim 2008 Pazar

AKTÜTÜN

Aktütün karakoluna güpegündüz yeni bir saldırı ve onbeş genç askerimiz daha şehit.

Bu olay üzerine şu ana kadar olan tartışmaları izlemeye çalıştım. Kimisi idamı geri getirelim diyor. Kimisi neden yazın kara harekatı yapılmadı diyor. Kimisi 1 Mart teskeresine bağlıyor olanları. Bir çok kişi hani oralar BBG eviydi diyor. Soruna kalıcı ve gerçekci çözüm öneren yok.

Onurlu dış politika olmadan, hem nalına hem mıhına politikalarla hiç bir yere varılamaz. Hiç bir ülke sınırlarından kendisine yönelecek teröre anlayış gösteremez. Ama aman Amerika darılmasın, Irak'la ticaretimiz bozulmasın, İsrail'i de küstürmeyelim, İran'ı da üzmeyelim dersek dış politikada, iç politikada ise hem şehit aileleri ve yakınlarını hem de Doğu, Güneydoğu oylarını kaybetmemeyi bir arada gözeterek hiç bir sonuç alınamaz.
Daha önce de önermiştik tekrar önerelim:
- Irak derhal en sert biçimde uyarılmalıdır,
- Irak'da ki tüm Türk vatandaşları ve şirketleri geri çağrılmalıdır,
- Irak'dan gelecek en ufak bir yeni saldırıda hem Habur sınır kapısı, hem hava sahası, hem de petrol boru hattı kapatılmalıdır,
- İncirlik üssünün Irak için kullanımı yasaklanmalıdır,
- Ancak bunlar sonuç vermezse ikinci aşamaya geçilebilir.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Küresel Kriz ve Türkiye

Son günlerde Küresel Ekonomik Krizden en az etkilenen ülkenin Türkiye olacağına dair beyan, beyan üstüne geliyor yetkililerden. Dün de başbakan dahil herkes aynı mesajları verdi. Bu demeçler beni kesinlikle ikna etmiyor.
Nedenini izah edeyim. Düşünün bir liman. Bütün mendirekler yıkılmış. Açık denize olan bağlantılar sonuna kadar açılmış. Siz diyorsunuzki okyanusdaki fırtına bizi vurmaz. Bu mümkün mü? Borsamız %70 yabancıların elinde, bankalarımız -kimisi iflasdan kurtarılan- %46 oranında yabancı denetiminde, tahvillerimizin çoğu yabancı fonlarda, telekom dahil en stratejik sektörlerimiz büyük oranda yabancı sermaye denetiminde. Dış ticaret açığı milyarlarca dolar, ihracat büyük ölçüde ithal ikamesi ile yapılıyor.
Kriz bir hastalıksa bu hastalığa yakalanmaya bir nolu aday yazık ki Türkiye.