31 Mayıs 2010 Pazartesi

Gazze ve Filistin

Defalarca yazdım. Filistin İsrail'in ambargosu altında köle bir yapay devlettir. Filistin'in bağımsızlığı, kendi limanlarını, sınırlarını kullanması sağlanmadan ne Filistin ne Gazze sorunu çözülür.

One Minute kahramanlıkları yerine ısrarla Gazze limanının açılması, korunması, Batı Şeria-Gazze arasında bağlantının kurulması için gerekirse Somali açıklarında yaptığı gibi silahlı donanma desteğinde sağlanmalıydı. Bunun yanında gıda, ilaç, temel malzemeler hariç hiç bir silah, mühimmatın içeri giremeyeceği güvencesi de ciddi denetimlerle verilmeliydi.

Bunları yapma, eğer yardım içeri girerse bir kahramanlık puanı daha alayım, ama girmezse onlar sivil hareket, bizim kontrolümüz yok de; ölümlerden sorumluluk alma! Olmaz böyle ikili tutum. Buna kesinlikle karşı çıkılmalıdır.

Bu arada bu yardım organizasyonunun bana hiç güven vermediğinin, toplanan yardımların bir yolla ulaşamaması için gerekçe yaratmaya çalıştıklarının süphesi içinde olduğumun bilinmesini isterim.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

CHP, Kemal ve Umut

Hiç bir zaman iktidar olmak istemeyen Baykal'ın hayırlara vesile olan kötü bir komplo neticesinde genel başkanlıktan ayrılması ile göreve gelen Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi halkın bu iktidardan ne kadar bıktığını ve kurtuluş umudu özleminin büyüklüğünü gösterdi.

Halkın anladığı bir dilde, sakin ama net mesajlar verdi Kemal. Yıllardır CHP'nin savunduğu seçim barajlarının düşürüleceği mesajı benim en çok hoşuma giden vaadlerinden biriydi. Bir de olayı bir teorik hukuk - demokrasi savaşından çıkarıp ilk kez Anayasa Mahkemesinin halk için neler yaptığını halkın anlayacağı dille anlattı.

İyi bir başlangıç olmakla birlikte Kemal'in önünde çok zorlu bir yol ve bir çok tuzaklar var. Bunlara değinmeyi dost acı söyler diye yorumlamalı okurlarım.

Çok yoğun bir çalışma, her ile, ilçeye gidip halkın arasına girmek gerekiyor. Şimdilik durulmuş gözüken parti içi çatışmalar ilk başarısızlığı beklemekte. Bu nedenle gereksiz büyük umut pompalalamaları çok tehlikeli. Seçimlerde AKP'nin tek başına iktidar olamaması da çok büyük bir başarıdır unutulmamalı. Parti içi demokrasi için aidatını ödeyen tüm üyelerin katılımı ile ön seçim yapılması partiyi çok canlandıracaktır. Ayrıca siyasetin halkın parası ile yapıldığı bir model ancak halka hizmetle yetinebilir ; yoksa destekçilere "borçlu" kalmaktan kurtulamaz CHP ve yeni yönetim.

Umarız Kemal halkın umutlarını boşa çıkarmaz ve sonuç alır.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

OKUDUĞUM SON 4 KİTAP

1) Mehmet ANIL/Pembe Otobüs/Can

3 yakın arkadaş ve ilişkileri üstüne bir roman. Rahat okunuyor ve anlatımı güzel.

"Zaman uzayınca daha fazla düşünüyor ve hata yapmaya başlıyorlar. Çok düşünmek, işinin ehlinin elinde iyi sonuç verir. Alışık olmayanlar, alışık olmadıkları için kolayca dağılıp yanlış yollara sapabilirler."

"Bana kalırsa bu durum beyninin hızlı çalışmasından kaynaklanıyordu. Herkesden fazlasını ve ilerisini arzuladığından ruhu huzur tutmuyordu."

"Bir orman dolusu maymunun her birinin önüne birer daktilo koyup sonsuz zaman süresinde sonsuz sayıda vuruş yaptırsalar, maymunlardan birinin günün birinde Shakespere'in bir sonesini yazması olasıymış."

"Sevgilisinin, onu aşırı bir bencillikle sahiplenen annesine karşı verdiği savaşımı bir kadın ne kadar bekelyebilirse, beklerse, İyi de sabırla o kadar bekledi."

"Bizler yalnızca bir 'beden' olmakla bile dünyanın su kaynaklarını tüketiyoruz."

"İlişkimizin böylesine kusursuz olmasının nedeni galiba birlikteliğimizi bir kez olsun sorgulamayışımızdı."

2) Victor HUGO/Bir İdam Mahkumunun Son Günü/Bordo-Siyah

Bu kısa romanı halen idam cezasını savunan varsa kesin okumalı. İdam cezasına insani bir bakış.

".. sohbet edebileceğim ve anlattıklarımı dinleyebileceğim özellikte bir insan görememek, yapmış olduğum ve bana yapılacak olan şeylerden dolayı tedirgince ürpermek. İşte celladın elimden alabileceği bütün servetim budur."

"... Ruhumu çevreleyen bu takıntı, günün her saatinde, her anında, farklı şekillerde; infaz anı yaklaştıkça daha da iğrenç ve kanlı bir biçimde karşıma gelmiyor mu?"

"Ve sonra, sözde acı çekilmiyormuş. Gerçekten buna inanıyorlar mı acaba? Bari kesilmiş bir kafanın, sepetin ucundan kanları akarken doğrularak, halka hitaben, "Hiç de acımıyormuş!" diye haykırdığını söylesinler!"

3) Serdar Özkan/Kayıp Gül/TİMAŞ

İnsanın kendini anlamasının önemi üzerine bir roman.

""... Descartes gibi insanlar, giydikleri kumaş parçalarına değer kazandırıyorlar. Bir de tam tersini düşünsene."

"Ne gibi?"

"Kumaş parçalarınn insanlara değer kazandırdığını.""

"Sürekli aynı soruyu sormaktan ve aynı cevabı duymaktan kesinlikle bıkmıyordum. Deniz suyu içen birinin susuzluğunun artması gibi, duyduğum öbgüler de bence sadece daha fazlasını duyma ihtiyacı uyandırıyordu."

"Hangi inancın doğru olduğunun bir önemi yok, Diana. Önemli olan, senin neye inandığın. Sor kendine,de ki: "Ben hangisine inanıyorum?" İşte bu kadar basit."

"İşte Diana sırf bu senaryoyu yaşamak istemediği içi, çevresindekilerin daha fazla onay vereceği bir meslek tercih ettiğini kimseye söylememişti."

"Daha iyiye, iyiyi terk etme cesaretine sahip olanlar ulaşır yalnızca. Sen buna sahipsin."

4) Murathan Mungan/Eldivenler,Hikayeler/metis

Anlatımı ile sanki o durumları bize aynen yaşatan Murathan Mungan'ın hikayeleri var bu güzel kitapta.

"Ben de fırsat bilip, bana sırlarını emanet eder gibi göz yaşlarını emanet eden bu adamın duygularını kurcalamak istemedim. Beni sevdiğini anlamıştım. Yeterdi."

"... Her seferinde tutumlu kullandığı bir sabırla beni yatıştırmayı ve bir biçimde mahcup etmeyi başarıyordu."

"Yazar arkadaşını bir insan olarak elbette seviyordu; her zaman da sevmişti. Onun eşcinselliğini, diğer aşırılıkları ya da egzantrik hallerinden biri olarak görmüş, hiçbir zaman işin bu yanının üzerinde fazla durmamıştı...."

"Adalet, açıklarından kimin, nasıl yararlanacağı üzerine kurulu bir gösteriydi. Atlatılması gereken tuzaklarla dolu bir gösteri."

"... İnsanlardan tamamen ümidini kesmek böyle bir şey olmalı. Yayları gıcırdayıp duran aynı partal karyolanın, sidik kokan şiltenin üzerinde, nedense daha çok bir kesekağıdını hatırlatan aynı lekeli entarisinin içinde aynı kayıtsızlıkla oturuyordu...."

"... Belki aşk değil, ama ilişki sınıfsaldı. Sınır, duvar dinlemeyen, her engeli aşan aşk, sürekli bir ilişkiye, bir beraberliğe dönüştüğünde bütün külütürel duvarlar, sınırlar olanca katılığıyla çıkıveriyordu ortaya."

"Hayatta birçok konuda acemi kalırken, her seferinde gidip canlarını yakacak erkekleri bulup çıkarmada ustalaşırlar. ..."

16 Mayıs 2010 Pazar

Erken Seçim Yolda

Hızla erken seçime doğru ilerliyoruz. Bu yıl seçim yapılması nerdeyse kesin gibi.

Eğer Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini iptal eder veya yürürlüğünü durdurursa o zaman "Yargı diktası size özgürlük vermemizi engelliyor. Mağduruz." diyerek erken seçim gündeme gelecek. Eğer bu karar çıkmaz ve referandumda evet oyları %55 lerin üzerinde çıkarsa bakın halk desteğimiz %47'den %55 lere çıktı diyerek erken seçime bu yanılsama ve zafer havası içinde gidecekler. Ancak Anayasa referandumu açık ara "Hayır" çıkarsa erken seçim yatabilir.

Peki muhalefet ve CHP bu seçimlere ne kadar hazır. Meydanlara çoktan çıkması gereken CHP lideri güya istifa etmiş durumda ve evde. Geri döneceğim de demiyor dönmeyeceğim siz bensiz yönetin partiyi de demiyor. Geri dönmesi halinde referandum seçim meydanları Baykal kaseti üzerine kurulacak. Yeni kasetler de çıkabilir o durumda. Şimdiden az da olsa şansı olabilecek yeni liderin eli zayıflamıştır. Tüm delegeleri bir adamın denetiminde olan bir parti yapısından da fazla bir şey beklenemez.

Diğer muhalefet partileri ve güçleri de bu seçime hazır değiller. AKP için bundan uygun ortam olmaz seçim için.

Bu değişiklikler ve komploların zamanlaması da içeriği kadar önemlidir.

11 Mayıs 2010 Salı

BAYKAL Lütfen Geri Dönme!

Baykal istifasını verdi. Umarım daha önce Ecevit'in yaptığı hatalardan ders alır da bir daha genel başkanlığa dönmez. Hatırlarsınız hastalanan Ecevit koltuğunu daha genç bir politikacıya devredip çekilse idi belki de AKP iktidarı diye bir iktidar bile olmayacaktı.

Lütfen Baykal, artık 50 yıllık politik hayatına son ver ve partide yeni adayların çıkıp değişim yapabilmesine izin ver.

Ülkeni ve halkını seviyorsan lütfen yeniden politik manevralarla geri gelip oyumu artırırım deme.

Artık iktidar olmak istemeyen değil , iktidar olmak isteyen liderlere ihtiyaç var partinin başında.

Zaten olanları yadsımayarak kendini zor duruma düşürdün. Bir de Pensilvanya özürlerine ne gerek var dı? Hadi bunları unuttuk beni Sarıgül dizimden vurduracaktı masallarına da mı inanalım.

Yeter Baykal lütfen geri dönme!

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Gündemden

1 Mayıs 400.000 kişinin katılımı ile kutlandı. Polis baskısı kalkınca son derece sakin ve çoşkulu bir bayram havası hakim oldu. Sarı sendikacılar, Tekel işçilerini ortada bırakanların konuşturulmaması da bence hoş oldu. Yoksa sulandırılan bir 1 Mayıs'ı hedefleyenler sevinecekti. Çalışanların istekleri net bir şekilde ortaya konacaktır gelecek yıllarda. Örneğin işsizlik fonuma dokundurtmam, tüm öğretmenlere kadro gibi talepler yükselmeli -ydi-.

3. köprü için seçilen Garipçe ve Poyrazköy hattı son İstanbul ormanlarını da mahvedecek bir rota. 3. köprü yerine köprülerin bedava olması, gerekirse Çanakkale boğazına köprü yapılıp kamyon ve TIR trafiğinin ona yönlendirilmesi doğru olurdu. Bu yeni hat üzerinde kim hangi arsaları kapattı bu süre içinde araştırılmalı gerçek gazetecilerce -eğer kaldıysa-.

Anayasa için 2. tur yarın başlayacak. 12 Eylül, kadın hakları vb. maddelerde CHP'nin de oylamaya katılıp evet oyu vererek yargının tam bağımlılığını yaratacak 3 konu ve ilgili maddelerin referandumda yalnız kalması için Cumhurbaşkanı'na olanak sağlayacak bir alt yapı hazırlaması ve demokrat rolünü AKP'den çalması doğru olacaktır kanısındayım.

Avrupa'nın en büyük Adalet Saraylarını yapmakla adaletin sağlanmadığı ve hakkında müebbet hapis istenen baba Mehmet Garipoğlu'nun tutuksuz yargılanmak için serbest kalması ile ortaya çıktı. Onlarca yazar, doktor, asker hakkındaki suçlamalar ne olduğu bile netleşmeden yıllarca tutuklu kalırken bu karar halkın vicdanını sızlattı.

Bahçeli'nin çocuklara af gafına da deyinmeden geçemeyeceğim. Nedir bu yanlış kararlarından çektiğimiz? Krizin en yoğun olduğu anlarda erken seçime gitme kararı aldı AKP'yi başa getirdi. 367 kararının ne kadar doğru olduğu uygulama ile ortaya çıktı ama Cumhurbaşkanlığı seçiminde meclise girerim diyerek sistemin sigortasının atmasına neden oldu. Şimdi de yeniden affı gündeme getirmek için söz bulmaya dilim varmıyor.