27 Haziran 2008 Cuma

OKUDUĞUM SON 2 KİTAP

1) Oya Baydar/Kayıp Söz/Can
Çok sevdiğim yazar Oya Baydar'dan insanlar, aile arası ilişkiler, Kürt sorunu, terör üstüne düşündürücü bir roman.
"Kurtuluşa inanmıyordu. Irak'ta geçirdiği günler boyunca gördükleri, insanlığın eninde sonunda kötülüğü, zulmü, savaşı alt edeceğine inançsızlığını büsbütün güçlendirmişti. ..."
"Bizi kavaklarımız,kargalarımız, karılarımızla bırakıp gidersiniz böyle."
"İşçilerin sömürülmesinin, insanların yoksulluğunun, ezilmişliğinin, savaşların, cinayetlerin, ölen çocukların, dünyanın bütün acılarının sorumluluğunu duyar,insanın günahının kefaretini ödemeye çalışırdım, çalışırdık. Bu duyguyu unutunca, kendime dalınca, özümle birlikte sözü de yitirdim."
"Dünyada kalmasa bile, insanın gizli, derin bir yanında, kendi içinde sığınacak bir yer her zaman vardır. Sığınacak yer gerçekten kalmadığı zaman insanların dünyası sona ermiş olacak. Son sığınak, insanın kendi yüreği, kendi toprağıdır belki."
2) Pascal Mercier/Lizbon'a Gece Treni/Merkez Kitaplar
Eğer gerçek bir roman okuyucusuyum diyorsanız bu romanı mutlaka okuyun. Ama yeterli olgunluğa ermemişseniz okumakta size ağır gelebilir akışı.
İsviçre, Salazar diktası altında Portekiz, işkence, dostluk, merak, sevgi, baba-oğul ilişkisi romanın ana temaları.
Bu paragrafta sanki blogcular için yazılmış:
"Her zaman böyledir bu. Bir başkasına bir şey söylemek: O sözlerin bir etkisi olacağını nasıl bekleyebiliriz? İçimizden her zaman akan düşünceler, resimler ve duygular ırmağı, bu azgın ırmak öyle şiddetli ki, bir başkasının bize söylediği bütün sözlerin, eğer o sözler tesadüfen, tamamıyla tesadüfen kendi sözlerimize uymuyorlarsa, sulara kapılıp gitmemesi, unutulmaya terk edilmemesi bir mucize olurdu. ..."
"Arkadaşlıkların bir süresi vardır ve biterler."
"Yaptığımız her şeyin yalnızlık korkusundan yapıldığı doğru mu? Hayatımızın sonunda pişmanlık duyacağımız her şeyden vazgeçmemiz bu yüzden mi? ..."

24 Haziran 2008 Salı

ÇILGIN TÜRKLER!

Bugünler de bir futbol çılgınlığı yaşanıyor. Beni üzen iki husus var burada.
Birincisi her biri milyonlarca dolar gelir elde eden profesyonel futbolcuların mücadelesinin Kurtuluş Savaşındaki fakrü zaruret içindeki halkın mücadelesini konu alan "Çılgın Türkler" romanındaki kahramanlara benzetilmesi.
İkincisi ise hakim maganda kültürünün teşvik ettiği ve nerdeyse herkesde bulunan silahların kutlamalarda kullanılması. Bana göre yaralanan, ölen bir çocuk bile hiç bir şampiyonluğa değişilmez.

20 Haziran 2008 Cuma

Anayasa Değişikliği için Uygun Zaman mı?


TÜSİAD’ın da Kemal Derviş katılımı ile düzenlediği toplantı Anayasa değişikliği konusunu yeniden gündeme taşıdı.

Mevcut gergin siyasi ortamın uzlaşma ile Anayasa da köklü değişiklikler yapmaya hiç uygun olmadığı kanısındayım. Böyle bir konunun gündeme dahi gelebilmesi için en az bir ay süre ile yeni bir gerginlik, saçmalık olmamalı. Örneğin son bir ay içindeki şu tür olaylardan hiç biri olmamalı.

- Herkes millet iradesine RAM olacak gibi RAM,ROM,EPROM açıklamaları yapılmamalı.
- Anayasa Mahkemesine Meclis üye seçsin gibi bir öneri olmamalı.
- Anayasa Mahkemesi üyelerinin peşinde –tesadüfen de olsa- dinleme ekipleri dolaşmamalı.
- İmam hatipleri düz lise saysak ne olur ZIKKIMlıkları olmamalı.
- Önder Sav gibi parti yöneticileri hatasını kabul edip istifa etme olgunluğunu göstermeli.
- Anayasa Mahkemesi kararlarını meclisin geçersiz sayması gibi öneriler getirilmemeli , getirenler partilerinden atılabilmeli.
- Yargıyı siyasete bulaşmış göstermeye çalışan bu yargı mensubu şurada kahve içti, yolda selamlaştı saçmalıkları gündeme gelmemeli.
- Türban kanunu diye manşetlere çıkan açıklamalar yapanlar yahu türban bunun neresinde gibi halkı saf sanan açıklamalar yapmamalı.
- 7 yıldır iktidarda olanların ülkedeki dershane gerçeği gibi konulardan yeni haberdar olduğu gibi bir durum olmamalı. Ya sorunları neden çözmediklerini açıkca söylemeli ya da susmayı bilmeli yetkililer.

Bunların olmadığı döneme ateşkes dönemi dersek bu dönem en az bir ay sürmeli. Belki ortam yeterince yumuşar ve tartışmalara zemin olur.

Bekleyelim, görelim.

15 Haziran 2008 Pazar

Erbakan'a Affa HAYIR!

Bir iki gündür Erbakan'ın haline acıyan haberler ile Erbakan için Cumhurbaşkanından af istekleri kampanyası yürütülüyor. Yok yaşı çok ilerlemiş de, yok maaşına bile el konmuş geliri kalmamış da neler neler.

Gerçeklere bakarsak. Erbakan hapsi kendi yazlığında oldukça rahat koşullarda çekiyor. Zaten bu hak ona yaşından dolayı tanındı. Bu hakkın tanınmadığı onlarca yaşlı mahküm var. Erbakan daha önce hasta olduğu için tamamen keyfi , özü açısından sahte bir raporla cezasını ertelemişti. Bundan sonra da o miting meydanı benim bu miting meydanı senin dolaşmış, kürsülere çıkmıştı. Ne biçim hastalık, bu rapor sakat diye işlem yapan olmadı.

Kesinleşen cezası ile maaşından kesilen paralar devletin alacağını karşılayacak mı? Hiç sanmıyorum. Bir de bu kampanyaya katılanlar arasında daha önce Adalet bakanlığının da onlayladığı raporlarla yaptığı aflar için Sn. Necdet Sezer'i eleştirenler var. Bu ülke bu tür yasaklar yüzünden hayatını kaybedenleri unutmadı. Öyle ki yurtdışına çıkma yasağı konan Ruhi Su, ölüm döşeğinde bile bu engeli aşamamış, tedavi olmak için yurtdışına çıkamamıştı.

Affetmek isteyenler bu trilyonlar bizim gırtlağımızdan da geçti , vicdanımız rahat değil mi diyorlar yoksa?

14 Haziran 2008 Cumartesi

ALEVİ AÇILIMI


Başbakanı Alevilerle buluşturmaya çalışan danışmanı Reha Çamuroğlu danışmanlıktan istifa etti.

Ocak ayında yapılan yemeğin organizesinde baş rolü oynamıştı Çamuroğlu. Yemek sırasında Sn. Erdoğan'ın yaptığı konuşma oldukça etkileyici idi. Eğer konuşanı tanımasanız gerçekten de samimi bir açılılm başlayacak sanardınız.

Çamuroğlu Aleviler'e dönük hemen hiç bir ilerleme sağlanamadığını, devlet kademelerinde hemen hiç bir Alevi yönetici bulunmadığını belirterek istifasını açıkladı.

AKP politikalarının, vaadlerinin samimiyetine sadece vatandaşlar değil AKP milletvekilleri de inanmamaya başladı. 22 Temmuz AKP için tepe noktası idi. Artık inişe geçilmiştir.

10 Haziran 2008 Salı

Çalışanlardan Stopaj Kesintisi

Çalışanların maaşından %15-20 stopaj kesilmesi gündemde. Yıl sonunda kalan kısmın gelir vergisi olarak çalışanca ödenmesi düşünülmekte.

Eğer uygulama bir vergi iadesi uygulaması ile birleştirilmezse anlamsız ve ikinci bir bürokratik yük haline gelecektir. Halbuki uygulama ile çalışanlara giderlerini beyan etme ve bunları belli oranlarda vergi matrahından düşme olanağı sağlanabilir. Örneğin hayat sigortası ve bireysel emeklilik %100, sağlık ve eğitim giderleri %80, zorunlu temel gıda %50, diğer gıda ve temizlik maddeleri %30 oranında matrahtan düşülebilir. Bu yolla çalışanın yeterince geliri yoksa vergi alacağı çıkarken aksi halde kalan kısmı vergi olarak ödeyebilir. Hem kayıt dışı ekonomi ile mücadele etmek hem de vergi gelirlerini artırmak mümkün olacaktır.

5 Haziran 2008 Perşembe

VELEV Kİ

Velev ki Anayasanın değişmez hükümleri ile gizlice oynanmaya çalışılmıştır,
Hukuk Devletinden gerekli ders gecikmeden gelmiştir.

Yine mağdur rolünü oynama yanılırsın,
Papaz iki kez pilav yemez açıkta kalırsın.

Samimi isen eğer dediklerinde,
Gerilimi düşür bir an önce.

Yapacak çok şey var halkın beklediği,
Onlarla ilgilen sen iyisimi.

1 Haziran 2008 Pazar

Dinleme

Son dinleme tartışmalarının en iyi yanlarından biri ülkemizde dinleme için resmen çalışan 5.000'den fazla kişinin olduğunun ortaya çıkması oldu.

62 Milyon mobil, 20 milyon sabit hattın olduğu 70 milyonluk ülkemiz için bu sayı çok bana az geldi. Bunun en pratik yolu 35 Milyon kalan kişiyi dinlemek için 35 Milyon dinleyici çalıştırmaktan geçer. Bu işin vardiya düzenini de düşünürseniz 70 milyon kişi iki vardiya halinde birbirini dinlemelidir.

Hem de yıllardır hiç bir hükümetin çözemediği işsizlik sorunu da çözülür.