26 Aralık 2014 Cuma

Gündeme Dair

Öncelikle HDP ve bölünme sürecine değinmek istiyorum. Süreç içinde HDP demokratik bir parti olmadığını kanıtladı. 12 Eylül referandumundaki boykot ile gelen Anayasa değişiklikleri bugünlerdeki hukuksuzlukların temelini oluşturmuştu. CHP'nin seçim barajını indirme önerisine hiç bir destek vermeyen HDP -üstelik seçime bir yıldan önce yasalaşsa idi Anayasa değişikiğine gerek yoktu- halen bu baraj dururken seçime parti olarak katılacağız diyerek AKP'ye hediye edecekleri milletvekillikleri üzerinden bölünme, özerklik, af pazarlıkları yapıyorlar. Aslında Apo zaten af edilmiş sayılır. Sadece kendi güvenliği için beş yıldızlı adada ağırlanmakta. Siz Silivri'de çocuklara etek çıkartılan bir tutukluluk ile Apo'nun ağırlaştırılmış müebbet hapisini karşılaştırabilirmisiniz? Bakan anlar orada hükümlü değil misafir olduğunu.

Peki HDP AKP'yi Anayasayı değiştirecek sayıya getirerek bize demokatik bir ülke mi armağan edecek? Mevcut ileri demokrasimiz çok ileri demokrasi haline mi gelecek? Bu partiye inanacak bölünme yanlısı olanlar dışında tek bir saf demokrat kalmamalı!

CHP ne yapıyor bu arada? Yerel yönetimler ile genel yönetime aday, örnek olacakken Yalova'da yapılan yıların birikimini götürdü. Muharrem İnce'de sıfırlandı. İstanbul'da dürüst bir aday yerine Sarıgül'ü aday gösterip, sonra da ilçelerde Sarıgül adaylarını göstererek başarısızlığa, ranta , gerici baskılara teslim olan CHP'li belediyeler ortaya çıktı. Şişli, Beşiktaş, Kadıköy ortada. İçindeki ulusalcıları en büyük tehlike addedip, disipline verip, partiye sol, sosyal demokratlıkla ilgisiz adamlar doldurarak bir yere gelinmez.  Ön seçimlere sınırlama getirmeye çalışmak da cabası. Beceriksiz olduğunu ve olmaya devam edeceğini kanıtladı CHP.

Diğer muhalefet ise dağınık. ANAP veya AP diye okunacak bir ad seçmek bile yanlıştı Tarhan için. Milli Merkez, İşçi Partisi, Haziran Hareketi hangi konularda birleşip onları çözmeyi amaçlarız yerine nasıl ayrılırız, ne farkımız vara yoğunlaşmış durumda. Halbuki AKP karşısında ortak bir program yakalamak ve halkı harekete geçirmek mümkünken. Mesela

- Seçim barajları kaldırılmalı,
- Ön seçim zorunlu hale getirilmeli,
- İşsizlik sigortası üzerindeki GAP vb. yükler kaldırılıp, işsizlik maaşı almak kolaylaştırılmalı,
- Tüm siyasi partiler genel seçimdeki aldıkları oy oranında hazine desteği almalı,
- Kadının bedeni üzerindeki müdahele ve kısıtlama kaldırılmalı,
- 3. köprü, 3. havaalanı, altın madeni izinleri, HES izinleri iptal edilmeli,
- HSYK Hakimler ve Savcılar olarak ikiye ayrılmalı, Adalet Bakanı ve Müşteşar kuruldan çıkmalı, kurul tamamen seçimle iş başına gelmeli,
- RTÜK medya ve basın yayın okullarından seçimle gelen bir yapı ile yönetilmeli,
- TRT kapatılmalı, TRT payı ve bandrol ücretleri kalkmalı,

gibi bir çok konuda her muhalif kesimin uzlaşması mümkün. Bunları yapmak üzere bir araya gelemez mi muhalefet?

Eğer gelemezse malesef karanlık çok ileri demokrasi günleri bekliyor bizi!

21 Aralık 2014 Pazar

OKUDUĞUM SON 4 KİTAP

1) Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı/Enver Aysever/DK

Beyninde ur ile ne kadar yaşayacağı belli olmayan İstanbul'lu gencin hikayesi. Farklı dinlere mensubiyetin getirdiği sorunlar güzel bir dille anlatılıyor. TV programcılığı kadar yazar olarak da başarılı olacak Aysever.

2) Handan/Ayşe Kulin/Everest

Umarım Bora'nın Kitabı serisinin son kitabı olur. Bu romanda da olaylar ve sonrasını Handan'ın dilinden dinliyoruz. Halide Edip'in Handan romanına göndermelerle dolu olan kitap seriyi tamamlamak isteyenler ve Ayşe Kulin severleri için kaçırılmaz.

3) Bir Muhteşem Güneş/Khaled Hosseini/Everest

Afganistan'ın yaşadığı acıları bir çocuk sevgisi çerçevesinden anlatıyor. Özellikle kadınların nereden nereye geldiği, neler çektiğini çok güzel bir anlatımla okuyoruz. Hızla okuyup, hüzünlenip, düşüneceğiniz bir roman.

4) Masalını Yitiren Dev/Adnan Binyazar/Can

Yoksulluk ve açlığın son derece acıklı bir şekilde yoğrulduğu, yazarın özyaşam öyküsü. Açlığı ve yaptırdıklarını bu derece iyi anlatan okuduğum iki romandan biri.

29 Kasım 2014 Cumartesi

OKUDUĞUM SON 3 KİTAP

1) Çocuklar Kalıyor/Alice Munro/CAN

Kanada'li oykü yazarı Alice Munro'dan kadınlara ve hayata ilişkin, çok gerçekci bir öykü kitabı. Öykü seviyorsanız bu kitabı da seveceksiniz.

2) Miramar/Necib Mahfuz/Kırmızı Kedi

Mısır'lı ünlü yazarın okuduğum ilk romanı. Yazarı okumakta çok geç kalmışım.

Devrim günleri, eski politikacılar, kadın-erkek ilişkileri ve İskenderiye. Bu roman'dan sonra Mısır'a gittiğimde neden İskenderiye'ye gitmemişim diye hayıflandım. Roman da bizden de bir şeyler bulacağınıza eminim.

3) Cehennem Deresi/Gülsen Varol/İkinci Adam

"Hasret Senfonileri" olarak başarılı bir blog yazarı olan Gülsen Varol'un okuduğum ikinci romanı.

Roman oldukça sürükleyici bir kurgu ile yazılmış. Hızla bitirilebiliyor. Karadeniz, Norveç, Antalya, kadın-erkek ilişkileri, aile ilişkileri ve bir çok hayat kesiti var romanın içinde.

Kurgu'da geçen çok sayıda tesadüf gerçeklik duygusuna oldukça zarar vermekle birlikte okumanızı salık veririm.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Çözülme Süreci Başarıya Ulaştı

Çözüm süreci adı verilen sürecin bir çözülme süreci olduğu teşhisi çok doğru idi. Bütün gelişmeler bunu kanıtladı.

Öncelikle otoriter bir yönetim ile demokratik haklar elde edilemeyeceği belli olduğu halde, çok başarılı bir şekilde izledikleri taktiklerle son adı HDP olan PKK çizgisi başarıya ulaştı. AKP'nin seçim başarısı için her şeye hazır olduğunu çok iyi tespit ettiler. Bundan yararlanarak her tür tavizi elde ettiler.

Bir ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum Apo'nun hafif hükümlülere bile verilmeyen onlarca hakkı hangi hukukla alıyor. İstendiği an ziyaretçi gelmesi, çalışma odaları, WhatsUp mesajı bile atabilme, sekreterya. Bir kamu müdürü bile kendi sekreterini kendi belirleyemezken baş patron Apo sekreter listesi veriyor. Bırakalım komediyi çıksın dışarıya. Dışarıda olsa bu kadar rahat olmaz.

CHP'nin başındaki tutarsız tavırlar, çelişkili vekiller ise süreci daha da hızlandırdı. Kimi Dersim dedi, kimi Tunceli. Kimi çözüm sürecini destekledi, kimi karşı çıktı. Bu tutarsızlık da HDP'ye hizmet etti. CHP aslında en çok HDP'ye yarayacak ama ülke için de çok önemli olan seçim barajının kaldırılmasını teklif etti. Ama HDP ona bile sahip çıkmadı. Çünkü dertleri demokrasi değil.

Bayrağımız indirilirken karşı çıkan Kürt oldu mu? Atatürk heykelleri yakılırken, bu milletin değeridir yapmayın diyen Kürt halkından kimse oldu mu? Okullar yakılırken direnen Kürt? İş makinaları yakılırken, biz hizmet istiyoruz diyen Kürt halkından birileri? Kendimizi kandırdık yıllarca. Kürtler de birlikte yaşamak istiyor, kimse ayrılmak istemiyor diye. Kürtlerin bunlara tepkisizliği gösterdi ki bu tam bir yalan. Hepsi ayrılmak ve ayrı devlet istiyorlar.

Adını takip edemediğimiz onlarca örgüt (BDP,HDP,PKK,DTK,DBP,YPG,PYD ...) ile aslında baştan beri belli olan ama gizledikleri hedefe doğru, Amerika ve konjonktürün de desteği ile hızla ilerliyorlar.

Silahları bırakmadan, geri çekilmeden, terörden vazgeçtiğini bile açıklamadan bir çözüm süreci illüzyonu uydurdular. Milletvekili bile kaleşnikofla görülse, ruhsat sorulup suç üstü olarak göz altına alınması gerekirken, asker sırtlarında kaleşnikoflu binlerce teröristi görmezden geldi.

Korucular, askerler, polisler ve sonunda 50 kadar vatandaş da ölse halen analar ağlamıyor diyebilen yalancılar bırakın bunları.

Artık kabul edelim. Çözülme oldu. Artık boşanma nasıl olacak bari onu açıkca, mertçe tartışalım.

27 Ekim 2014 Pazartesi

OKUDUĞUM SON 4 KİTAP

1) Ruhlar Evi/Isabel Allende/Can

Filmi yapılıp ödüller alan bu roman Isabel Allende'yi daha da sevdirdi bana. Darbe öncesi ve sonrası Şili'de köklü bir aile hayatı. Politik bir roman olmamakla birlikte o dönemi bilmeyenler için demokratik yoldan iktidara gelen sosyalist başkan Allende nasıl ve kimlerce devriliyor anlıyoruz.


2) Peter Pan Ölmeli/John Verdon/Koridor

Oldukça sürükleyici bir cinayet romanı. Türünün meraklılarına okumalarını salık veririm.

Olaylar her zaman mantıklı göründüğü gibi gelişmemiştir.

"Hiç kuşkusuz, eğer mantıklı varsayım hatalı olursa, daha sonra onun üzerine inşa edilen her şey saçmadır ve sonuçta çöker."

3) Toprak Uyanırsa "Ekmeksizköy Öğretmeninin Hatıraları"/Şevket Süreyya Aydemir/Remzi Kitabevi

Bu kitabı bu kadar geç okuduğum için üzgünüm. Emekli bir öğretmenin bir köye atanması ile yaşanan uyanış. Her öğretmenin, eğitimcinin okuması gereken ve pozitif bir yaklaşımla aslında ne kadar ilerleyebileceğimize bizi ikna edecek bir roman.

"Ekmeksizköy Öğretmeni, dünyanın her tarafına yayılmış binlerce, milyonlarca adsızdan biridir. O da başkaları için çalıştı. Ama kendisi için yaşadı ve kendisiyle doydu."

4) Hayal/Ayşe Kulin/Remzi

Hem çok okunur hem de edebi değeri olan eserler verilebileceğini gösteren, sevdiğim yazar Ayşe Kulin, yazar olma hikayesini ve romanlarının yaratılışını anlatıyor. Kitap aynı zamanda hiçbir zaman pes etmemek gerektiğine dair bir çok örnek içeriyor.

Romanlarının takipçileri bu kitabı da sevecek.



9 Ekim 2014 Perşembe

HDP'nin çıkmazı

HDP Türkiye partisi olmak istediğini sürekli belirtti. CHP CB seçimlerinde gösterdiği adayla halkı hayal kırıklığına uğratınca Demirtaş ciddi oy aldı.

Ama HDP Türkiye'nin partisi olabilir mi? Türk halkına gerçekten hitap edebilir mi?

Türk bayrağını kışlalardan indirirken, yakarken ciddi tepki gösterdiler mi?

Canımız gibi sevdiğimiz Atatürk heykellerinin yakılıp yıkılmasına cılız tepkiler dışında ne reaksiyon gösterdiler?

Eğitimin en geri olduğu bölgede okulları yakarken HDP çağrıları etkili olmadı mı?

HDP milletvekilleri Türk askerine taş atıp sonra da Türk askeri Kobani'ye niye koridor açmıyor derse inandırıcı olur mu?

İkide bir bu halkı tehdit ederek birlikte yaşamak istediğinize kim inanır?

Doğu, Güneydoğu kamu bütçesinden toplanan vergi oranına göre 8-10 kat fazla pay aldığı halde, Batman'da çıkan petrol bizimdir gibi saçmalıklarla nasıl ilerleyeceksiniz? Merkezi gelirden pay almadan sadece doğu,güneydoğu vergileri ile özerk bölgenizi yürütebilecek misiniz?

Neden CHP'nin seçim barajları indirilsin önerisine sahip çıkmadınız? Neden çözüm süreci için ilk koşulunuz Türkiye demokrasisini tıkayan bu konu olmadı?

Antidemokratik, otoriter AKP iktidarları ile Kürt halkının sorunlarının çözüleceğine inanıp sonrada ezilen, baskı altındaki Türk halkından nasıl oy istersiniz?

Artık tutarlı olun! Biz ayrılmak istiyoruz, doğu , güneydoğu illerinde referandum yapılsın deyin. Ayrılırsanız da İstanbul dahil kalan illere pasaportla girmeye hazır olun! Türk aydınını ve demokratlarını da salak sanmaktan vazgeçin!

21 Eylül 2014 Pazar

OKUDUĞUM SON 5 KİTAP

1) Son Şeyler Ülkesinde/Paul Auster/CAN

Çok karamsar bir gelecek senaryosu içeriyor roman. İnsan'ın temel gereksinimleri tehdit altında olunca neler yapabileceğini ibretle okuyoruz. Bir bilim kurgu filmi senaryosu gibi bir solukta okuyoruz.

2) Boş Koltuk/J.K.Rowling/DK

Harry Potter yazarından İngiltere'de küçük bir kasadaki insanlara ilişkin bir roman. Çocuklar, öğrenciler, satıcılar, avukatlar, getto yaşamı romanın parçaları. 591 sayfa olan roman hızla bitiriliyor, kurgusu sayesinde.

3) Justine/Lawrence Durrel/CAN

İskenderiye Dörtlüsü'nin ilk kitabı. Açık ilişkiler romanın konusu. Yeni bir yazım deneyimi yaşamak istiyorsanız bu romanı salık veririm.

4) Kayıp Sicil/Sonar Yalçın/Kırmızı Kedi

Erdoğan hakkında bildiğiniz, bilmediğiniz bir çok olay anı ve belgelerle bu kitapta. Bu kitap döneme ilişkin başvuru kitabı özelliğini yıllarca koruyacak.

5) LEA/Pascal Mercier/Kırmızı Kedi

"Lizbon'a Gece Treni" romanı ile beni çok etkileyen yazarın bu romanı da etkileyici. Bir baba-kız ilişkisi keman öğrenimi, tutkusu üzerinden anlatılıyor. Baba kız ilişkisi muammasına ışık tutmak isteyen herkes okumalı.

19 Eylül 2014 Cuma

Gündeme Dair

Gündemdeki konulara ilişkin yorumlarımı paylaşmak isterim.

Mehmet Bekaroğlu'nun CHP üyesi olması. Bekaroğlu CHP üyesi olabilir. PM adayı da olabilir. Ama kadın kotasından PM'ye atanması yanlıştır. Kendi delegelerine güvenmeyen bir genel başkan nasıl ülkeye demokrasi getirecek?

TÜSİAD üyeleri ve baş patronlar fırça yemek için toplanıp, fırçaları coşkuyla alkışladılar. Ecevit'i devirecek karaborsa ve ilanları unutmadık. Burjuvazisi demokrasi savunamayan bir ülkeyiz çünkü ekonomide devletin ağırlığı çok fazla!

Suriye'li göçmenlerin ülkeye sokulması yanlış mıydı? Hayır ama göçmenler, silahtan arındırılmalı, sınır değil içerideki illerde hazırlanacak ve çok kontrollü mülteci kamplarında barındırılmalıydı. Arabaları bağlanmalı, yabancı çalışma kurallarına uymadan işyeri açmlarına izin verilmemeliydi. Kaçak çalışmaya izin verilmemeliydi. Zaten kamptan çıkmasına izin verilmediği durumda sorunların büyük bir kısmı çözülürdü.

İskoçya referandumu bizde yapılsa idi sonuç ne olurdu? Olgun bir şekilde bu referandumu yapabilmek bile bir başarıdır.

Kürtçe okul açıyoruz diye okulların yakılması ve buna göz yumulması. Sadece bu bile HDP çizgisinin bir Türkiye partisi olamayacağı, teröre karşı çıkmadıkça demokrat, sol maskesine inanılamayacağı kanısındayım. Demirtaş'ın Erdoğan'ı alkışlaması da ona oy verenleri pişman etti gördüğüm kadarıyla.

Bank Asya için Kılıçdaroğlu mektup gönderince odatv "Kılıçdaroğlu Fettulah'ın bankasına sahip çıktı" diye manşet atması. Ben mektubu okudum ve son derece doğru uyarılar içeriyordu. Zaten sorun objektif kurallar yerine şunun bankası, bunu firması diye adaletsiz bir ekonomik yarış olması. TÜSİAD ve sermaye aslında buna çok şiddetle karşı koymalıydı.

Torba yasada çıkarılmayacak artık! Duyda inanma!

14 Eylül 2014 Pazar

CHP ve Sol Ne Yapmalı?

CHP içinde haklı sağa kayış tartışmaları yaşandı. Bir kurultay yapıldı ve seçimler yapıldı. Bu durumu inceleyelim.

Gezi olaylarından sonra Erdoğan'ın ilk turda CB seçilebilmesi çok açıkca muhalefet ve CHP'nin başarısızlığıdır. Bu adayı kimseye danışmadan seçen genel başkan kurultay'da hesap verdi mi? CB ve yerel seçimler başarısızlıkları tartışılabildi mi?

Sadece genel başkan adaylarının (İnce ve Kılıçdaroğlu) konuştuğu bir genel kurulla bu tartışma yapılamaz. Tüzük değişiklikleri tüm üyelerin katılımı ile ön seçimi getirdi mi? Hayır.

Cemaati destekler gibi görünen tavır yeterince tartışıldı mı? CHP torba yasaya bile yeterince katılımla muhalefet edebildi mi? Sadece 17 ret oyundan da anlaşılabileceği gibi CHP muhalefet etmekte çok yetersiz kalıyor.

Bekaroğlu kadın kotasından PM'e girmesi, ve hapisten çıktıktan sonra yeterince etkili çalışmayan Balbay'ın yeterli oy alamaması CHP delegelerinin gerçeklerden haberdar olduğunu gösterdi.

%10 seçim barajının yeni oluşumların önünü tıkadığı ülkemizde CHP'yi canlandıracak ve iktidara aday yapabilecek "Tüm üyelerin katılımı ile ön seçim" için bir kampanya yapılmalı. Buna göre "ÖN SEÇİM YOKSA OYDA YOK!" denilmeli.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli İstifa!

Ekmeleddin İhsanoğlu CHP ve MHP'nin 43 oy seviyesinin çok altında oy aldı.

Bu kararı tek başlarına alan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli istifa etmelidir.

Adaylarını yeterince aktif desteklemedikleri için istifa etmelidir.

Bahçeli tüm sert söylemine karşın MHP seçmeninden yüz binlercesi halen Erdoğan'a oy veriyorsa kesinlikle istifa etmelidir!

Kılıçdaroğlu sağ, dindar söylemlerle oy alma teorisi çöktüğünü görmeli, bunu ona empoze eden danışmanları görevden alıp ardından kendi de sorumluluğu alıp istifa etmelidir.

Tatilden dönmeyenleri suçlamak ucuzculuğuna kaçılmamalıdır. Onları heyecanladıracak aday göstermeyenlerin hiç mi suçu yok?

Gülen tarikatı peşinde bir görüntü ile oy alması mümkün değildir CHP'nin.

CHP ancak halkla, yoksulla buluşan, burnu büyük olmayan ama kesinlikle sol politikalarla AKP ile mücadele edebilir.

Eğer hızla bu yola girmezse yeni bir sol oluşum kaçınılmazdır!

Bahçeli istifa etmezse ise MHP DYP ve ANAP'ın sonuna doğru sürüklenecektir.

1 Ağustos 2014 Cuma

CB Seçimi Üzerine

Önümüzde üç aday var. Üçünün de beni ve birçok aydını tatmin edecek niteliklerde olduğunu söylemek zor.

Kılıçdaroğlu Ekmeleddin bey kararı ile büyük risk aldı. CHP-MHP uzlaşsın fikri ben dahil bir çok kişi tarafından dile getirilmişti. Bu uzlaşmanın bu kadar sağ çizgiye çekilmesi gerekir miydi kuşkuluyum.

Ne yapabiliriz?

Eğer seçime gitmez veya boş oy atarsak bu Erdoğan'a oy vermek anlamına gelir. İlk turda seçilen Erdoğan'ın otoriter uygulamalarına dolaylı destek vermiş oluruz.

Demirtaş bir Kürt aday olamaz mı diyor? Açıkca Kürt olması değil terör ile arasına mesafe koymaması, hatta ayda bir terör örgütü liderinden talimat almaya giden ekibin üyesi olması dediklerinin samimi olmadığını gösteriyor. Verilecek her oy HDP-PKK ile AKP arasında bölünme pazarlığına hizmet edecektir.

Geriye kalan Ekmeleddin İhsanoğlu seçeneği içimize sinmese de oy vermemiz gereken seçenektir.

Ekmel beyi yeterli desteklemeyen, sandık güvenliği önlemlerini yeterli alamayan CHP-MHP eğer yerel seçim rakamının (%43) altına inerse ciddi sıkıntılar yaşayacaktır. Kılıçdaroğlu "çare sağda" politikasının sonucunu ödemeli ve derhal istifa etmelidir. Bahçeli ise bu kadar kendilerine yakın bir adaya karşın tabanını Ekmel beye yönlendiremediği için istifa etmelidir. Erdoğan'a oy verecek bir MHP'linin bölünme, Türklük lafları etmeye en ufak bir hakkı yoktur.

24 Temmuz 2014 Perşembe

OKUDUĞUM SON 6 KİTAP

1) Halide/Frances Kazan/Galata

Halide Edip Adıvar'ın çocukluk ve gençlik yılları gerçeklere sadık kalınarak romanlaştırılmış. Abdülhamit devri ve Cumhuriyet öncesi aile yaşamı üzerine de fikir veren kolay okunan bir roman.

2) Bir Parmak Bal/Ian Mac Ewan/YKY

MI5 İngiliz istihbarat örgütü kültüre müdahele eden bir proje başlatır. Belli yazarlara çok dolaylı olarak etkileyip kendi amaçlarına uygun roman ve yazılar yazdıracaklardır. Teşkilattaki yeni kadın ajanlardan biri yazarın ağzına bal çalmak projesinde görev alır. Kadınların pek kabul görmediği bu çevrede yaşadıklarını onun dilinden okuyoruz.

3) Günlerin Getirdiği/Isabel Allende/Can

Her romanı ile beni kendisine daha çok bağlayan Şili'li yazarın kendi dilinden kendi yaşamı romanlaştırılmış. Aile ilişkilerinde nasıl hatalar yapılıyor birlikte öğreniyoruz.

4) Kadere Karşı Koy A.Ş./Alev Alatlı/Everest

Erkek ve kadın ilişkisine geliştirilen matematiksel formül. Bunu uygulayarak ezilen kadın arkadaşlarını kurtarmaya çalışan bir gurup entelektüel kadın. Mesut Yılmaz-Çiller dönemlerinde ülkemizde geçen romanda dönemin sosyetesine de atıflar var.

5) Türkiye Neden Feda Edildi/Merdan Yanardağ/DESTEK

Cezaevine girmeden önce 2013 Eylül itibariyle ülkenin durumuna detaylı bir analiz getiriyor Merdan Yanardağ. Ne olduğunu anlamakta güçlük çeken herkes okumalı.

Mesela sürekli darbecilikle suçlanan İttihat ve Terakki'nin Meclis-i Mebusan seçimlerinde %70 oy aldığını biliyor musunuz? Hem millet iradesi deyip hem de her fırsatta onları suçlayanların iki yüzlülüğü bir kez daha ortaya çıkıyor.

6)İstanbul'da Bir Merhamet HAftası/Murat Gülsoy/CAN

7 resim üzerine 7 yazarın bir günde yazdığı çağrışımlardan oluşan deneme tarzı denebilecek bir roman. Yeni yazım tarzlarına sıcak bakıyorsanız okumanızı salık veririm.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

CB Adayları ve Genel Başkanlara Açık Sorular

CB seçimi öncesinde adayların yanıtlaması gereken ve kendileri hakkındaki tereddütleri gidermek için zorunlu olan sorulara yanıtlarını bekliyor kamuoyu.

Ekmeleddin İhsanoğlu. Laikliğe inanıyorum demek, Anıtkabir'e gitmek güzel. Ama lafla değil somut olarak kendi CB olsaydı Sn. Gül'ün kabul ettiği hangi yasaları geri döndürürdü açıklamasını bekliyoruz. Örneğin 4+4+4 yasasını reddeder miydi? Ya da HSYK yasasını?

Kemal Kılıçdaroğlu. Açıkca kendi vekillerine ve parti meclisine sormadan alınan Ekmel bey kararı sonrası eğer Ekmel bey seçilemezse istifa edecek misiniz?

Tayyip Erdoğan. Eğer CB olarak seçilemezseniz, 3 dönem kuralını değiştirmeyip yeniden milletvekili adayı olmayacağınızı kamuoyuna açıklamanız beklenmektedir. Ayrıca hiç bir hükümet kaynağını CB seçiminde kullanmayacağınıza inandığınız kutsal değerler adına yemin eder misiniz?

Selahattin Demirtaş. Hazır CHP sol bir aday göstermemişken sol oyları talep etmek güzel. Ama seçimde siz ya 2. tura kalırsınız ya kalmazsınız. Kalırsanız elbet kendinize oy isteyeceksiniz. Kalmazsanız kimi destekleyeceksiniz? Erdoğan'ı mı, Ekmel beyi mi? Ya da boykot? Bunu çok net açıklamalısınız. Yoksa bunun AKP ile yapılacak pazarlıklara bağlı olduğunu bilerek hiç bir yurtsever solcudan oy alamazsınız?


29 Haziran 2014 Pazar

OKUDUĞUM SON 9 KİTAP

1)Ve Dağlar Yankılandı/Khaled Hosseini/Everest

Afganistan'da geçiyor roman. Bir ülkenin yıllar içinde nereye geldiğini iki kardeşin hikayesi üzerinden anlatan sürükleyici bir roman.

2) Utanç/J.M. Coetzee/CAN

Nobel ödüllü yazarın güzel bir romanı. 40 yaş üstü bir profesör ve öğrencisine taciz olayı ve Güney Afrika kırının zor yaşamı. Kadınlar, taciz ve tecavüz üzerine sert birroman.

3) Aspidistra/George Orwell/CAN

Kapitalizmin boyunduruğuna girmek istemeyen ve çok sınırlı bir parayla geçinmek zorunda olan bir gencin öyküsü. Bu genç şairin dramatik öyküsü. Orta sınıfın özentisi ile ince bir alay var romanda.

4) Bazı Kadınlar/Alice Munro/CAN

Bu öykü kitabında çeşitli kadın öyküleri anlatılıyor.

"İnsanların kendilerini bir takım kisvelerin içine hapsetmeleri" diyordu mektupta, "bence çok aptalca. Bir mühendis, ya da doktor veya jeologun giysilerinden bahsediyorum ve sonra da derinin bu elbiselerin üzerlerine geçmesinden,yani elbiselerin deriye işlemesinden, ardından da kişinin bunları asla üzerinden çıkaramamasından. ..."

"Bir erkeğin odayı terk ettiğinde, o odadaki her şeyi geride bıraktığını asla unutma", demişti ona, arkadaşı Marie Mendelson. "Bir kadınsa, odadan dışarı çıktığında, o odada olmuş her şeyini beraberinde götürür."

5) Yolların Başlangıcı/Amin Maalouf/YKY

Dağ'lı (Lübnan,Suriye) bir aile. Misyoner eğitim faaliyetleri. Küba'ya göç etmiş bir kardeş. 20. yüzyıl başlarında geçen ve o karışık dönemlerde Ortadoğu'nun karışık yaşantısında bir hayat.

"Doğulular, Batı'nın onları geçmiş olduğunu gördüler, ama bunun nedenini bir türlü anlamadılar. Bir gün yakasına çiçek iliştirmiş bir Batılı gördüler. Demek buymuş, dediler kendi kendilerine, bunların ileri olmasının nedeni! Biz de yakalarımıza çiçekler takarsak, onları yakalarız! ..."

6) Körlük/Jose Saramago/CAN

Bir gün bulaşıcı körlük yayılır ve körler çoğunluk haline gelir. İnsanlık ile hayvanlık arasında nasıl milimetrik bir yakınlık olduğunu görüyoruz. Bir çok insani kısıtlamayı başkaları görüyor diye yapmadığımız bu romanda açıkca ortaya konuyor.

7) Gölgeler ve Hayaller Şehrinde/Murat Gülsoy/CAN

1908 yılında İstanbul'a gelen bir gezgin gazeteci kökenlerine iner.

Sürükleyici bir roman.

8) Joy'un Son Günü/Jonathan Lee/YKY

İş dünyasının ve bugünkü özel yaşamlarımızın ne kadar riyakar olduğunu bu roman bir kez daha vurguluyor bizlere. İntihara sürüklenen bir çalışanın son anları.

9) Sivrisinek Sahili/Paul Theroux/YKY

Amerika'nın kapitalist gelişiminden hiç memmun olmayan bir mucit. Honduras'a gidip ailesiyle bir macera yaşıyor. Oğlunun ağzından anlatılan bu roman insanın babasına saygısı, azmin yapabilecekleri ile maceranın beklenmedik sonuçlarını heyecanla okuyoruz.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Çatı Adayı

Bir çok yazar ve aydın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP-MHP ortak aday çıkarmalı dedi. Buna İşçi Partisi çevreleri de dahildi.

MHP ile çıkarılacak ortak adayın bir çok kimseyi memmun etmeyeceği unutulmuş, sanki bu kurtuluş gibi manşetlerden sunulmuştu.

Olası bir kaç adaydan söz edelim ve ne tepkiler alacakdı diye varsayalım.

İlker Başbuğ. MHP kabul edebilirdi. Ama darbeci tepkileri, orduyu yine yardıma çağırdı tepkileri geleceği kesindi. Ayrıca hakkında bozulan karar yeniden yargılama da ciddi bir sorun yaratırdı.

Metin Fevzioğlu. Daha aday bile olmadan Balyoz ve Ergenekon için başbakanla görüşmesinden ne tepkiler aldığı ortada. Hatta başbakanın terkettiği Danıştay konuşması bile CHP'lilerce eleştirildi.

Deniz Baykal. AKP'ye karşı hiç bir seçim kazanamamış, hatta partisini barajın altında bırakmış bir Baykal -MHP kabul etse bile- nasıl aday olacakdı. Kendisini başkanlıktan eden kasetlerin daha farklı versiyonları havada uçuşmayacak mıydı?

Meral Akşener. MHP elbette kabul ederdi. Bir kadın CB adayı iyi olurdu. Ama gelecek eleştirileri, yakıştırmaları yazmam bile zor.

Peki bu durumda Ekmeleddin İhsanoğlu doğru aday mı? Bence hayır. Burada ana yanılgı CHP'nin dindar aday göstermeden bu seçimi alamayız kanısından geliyor. Yani bu kanı CHP yönetiminde kaldıkça çok farklı bir sonuç beklemeyin.

Yapılacak en büyük hata ise açıklanan adaya CHP içinden karşı çıkmalar, hatta farklı aday göstermeye kalkmalardı. Malesef bu yapıldı. Zaten tanınmayan aday hem çok geç açıklandı hem de bir kakafoni görüntüsü verdi parti adaya önce sahip çıkıp seçimden sonra çok net özeleştiri yapmak yerine.

Yerel seçimlerde denenen ve bir tek Hatay'da sonuç veren, Ankara'da aslında kazamıldığı halde sonuç alınamayan anlayış yeterli eleştirilmedi parti içinde. Belediye başkanlığı gibi yereli çok ilgilendiren bir konuda sandığa sahip çıkamayan CHP, CB seçimlerinde sandığa sahip çıkabilecek mi? Hiç sanmam.

Ekmeleddin beyin Abdullah Gül veya Erdoğan'dan farkı yok demek ise en azından kendisini seçtiren partiler farklı olduğu için doğru değil.

Karanlığı yırtma için 2. umut olan bu CB seçimleri de ne yazık ki ziyan edildi!

8 Haziran 2014 Pazar

Beceriksiz Muhalefet

Cumhurbaşkanlığı seçimine 2 ay kaldı halen muhalefet aday belirlemek yerine adayın niteliklerini tartışıyor. Seçilecek adayın kendini halka anlatmaya zamanı kalmayacak.

Bir de hiç bir seçimi kazanamamış Baykal'ın adı geçiyor. Bütün bunları en baştan pes etmiş muhalefetin kaybetmeye mazeret hazırlaması olarak algılıyorum.

Savaş önce zihinde kazanılır. En baştan nasılsa seçilemez muhalefetin adayı diyen hatta AKP içinden muhalefet adayı göstermeye kalkan bir muhalefeti hak etmiyor bu halk.

Seçim barajları ve lider sultası ile tıkanan toplumsal direniş elbette bir yolunu bulup bunları da aşacaktır ama bu süreç bir çok badireye açık olacaktır.

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Çatı Adayı

Öncelikle Kılıçdaroğlu ve Bahçeli Cumhurbaşkanı adayı belirleme yönteminde anlaşmak için bir araya gelmeli.

Bu yöntem için önerim ise 2 partinin kendi içlerinde gizli bir çalışma ile üçer aday belirleyip bunu kapalı bir zarf ile liderler toplantısına sunması. Burada karşılıklı zarfların açılması. Eğer ortak bir aday çıkmışsa o adayın hemen o toplantı çıkışında açıklanması. Eğer ortak 2 aday çıkmışsa liderlerin durumu bir hafta kendi içlerinde değerlendirip ikisinin de birinde devam etme kararı vermesi. Aynı adayda karar vermişlerse sorun yok. Aksi halde önceden belirlenmiş kamuoyu yoklaması şirketine önceden belirlenmiş yöntemle yapılacak anketden çıkan adaya 2 tarafın da baştan razı olması.

Eğer listelerde hiç bir ortak aday yoksa 2 tarafında diğerinin listesinden 1 aday çıkartıp kalan 4 aday için kamuoyu yoklaması yapılması ve en yüksek oy alacağı görülen adayın ortak aday olması.

Son derece adil ve makul olan bu yöntem ile çıkan adayın şansı daha fazla olacaktır.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı Adayı

İnternet erişimi üzerinde ciddi kısıtlamalar olan bir ülkede geçici olarak çalışmaya başladığımdan blog yazılarım aralıklı olarak sürebilecektir.

Yerel seçim sonrasında muhalefetin hatalarından çok ders almadığı anlaşılmakta. Halen muhalefetten hiç bir ciddi aday ismi açıklanmaması bu yarışta da erken teslim bayrağını açacak gözükmekte.

Bu ortamda MHP'nin ortak aday önerisi çok ciddi olarak ele alınmalıdır. Muhalefet halka hitap eden ortak aday çıkarabilirse ikinci turda muhalefet adayının seçilmesi şansı hiç de az değildir.

Tabii gecikilmeden ortak bir aday da anlaşıp, her kafadan bir ses çıkmadan destek görebilirse.

4 Nisan 2014 Cuma

Seçim Analizi

Öncelikle halkın %87 gibi bir katılımla yerel seçimlerde oy vermesi çok önemli.

Seçimlerde AKP'nin %45 oy aldığı ise doğru değil. Hile ve diğer konular hariç yine de genel seçimlerle karşılaştırılması gereken 30 ildeki ilçe belediye meclisi ve 51 ildeki il genel meclisi seçimi toplamında AKP %43 oy aldı. Yani bir önceki seçime göre %7 oy kaybetti.

Haritada her yeri AKP'nin turuncu rengi görüp morali bozulanlar için AKP karşısında en güçlü adayda birleşmenin önemini seçim öncesi söylemiştik. Bir çok ilde seçmen bunu yapmaya çalıştı. Ankara seçimlerinin belirsizliği ve sandıktan aslında Mansur Yavaş'ın çıktığına dayanarak AKP 48,CHP 14,BDP 11,MHP 8 ilde seçimi kazandı. Peki CHP,MHP seçmeni en kuvvetli adayda birleşse idi ne olurdu? AKP 36,MHP 16,CHP 14,BDP 11 olurdu. Seçmen bilinçlendikçe AKP'nin işinin daha da zor olacağı anlaşılıyor.

Peki niye AKP seçmeni yolsuzlukları görmedi veya oyunu değiştirmedi? Bu %43'ü şu şekilde analiz edelim. %3 sahte seçmen,seçim hilesi. %5 bu yolsuzluk düzeninden, büyük küçük pay alan ve işin içinde olan seçmenler. Bunları değiştirmek mümkün değil. %5 gazete ve TV'de haberleri seyretmediği için yolsuzlukları duymayanlar. %15 yolsuzlukların bir komplo olduğuna inananlar. Bunlar daha önceki Balyoz, Ergenekon'da ortaya çıkan komplolarla yolsuzlukları birbirine bağladı -Gülen hareketinin işin içinde olması dolayısıyla- ve Erdoğan'ın komplo teorisine inandı. %15 ise muhalefeti bir alternatif görmediğinden, muhafazakarların tekrar 2.ci sınıf vatandaş konumuna geleceği korkusundan, muhalif adayların yetersizliğinden dolayı yolsuzlukları bile bile yine AKP'ye oy verdiler.

Yani muhalefet daha iyi çalışmış, adayları daha iyi belirlemiş, ev ev, kahve kahve her yere sesini ulaştırsa ve sandıklara sahip çıkabilse idi bu %43 %13'lere kadar indirilebilir.

Sandıklara sahip çıkmak üzerinde ayrıca duralım. Seçim öncesi hem CHP,hem MHP sistem kurduk, merak etmeyin, sonuçlara hemen hakim olacağız dediler. YSK'nın sandık sonuçlarını online olarak partilere açmasına karşın Ankara ve İstanbul'da bile (örneğin Üsküdar'da) bizim oyumuz net şu, AKP'nin oyu şu deyip, şu, şu sandıklarda şu kadar hata var diyemediler. Twitter üstünden tutanak arayan bir muhalefet oldukça zavallı bir konuma düştü. Buna karşın "oyveötesi" ve diğer sivil insiyatifler CHP ve MHP'den çok daha organize ve bilinçli olarak çalıştı.

Buradan yola çıkarak Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir mi? Malesef muhalefet daha organize olmazsa, ortak bir aday üzerinde daha erken anlaşmazsa, adayın tanıtımına yeterli zaman kalmazsa %7 olan BDP+HDP desteği ile yapılacak pazarlığa göre ilk veya 2. turda Erdoğan seçilebilir. Şimdiden 10 ve 24 Ağustos günlerinde sandığa gitmek için hazır olunmalı. Apo'yu gazetecilerin ziyareti BDP'ye verilen tavizlerin bir başlangıcıdır. Cumhurbaşkanının hasta mahkumları af yetkisi ve bunun daha önce Erbakan için nasıl uygulandığı unutulmamalı.

Bütün hatalara karşın çok çalışan Kılıçdaroğlu'nun istifası veya kurultaylara gitmek bu süreçte Erdoğan'ın seçilmesine hizmet eder sadece. Şu an lider değişimi değil hatalardan ders alıp, daha fazla çalışmak zamanıdır. AKP daha da geriye gidebilir bunun için ekonomi dahil her tür olanak muhalefetin lehinedir.

Kullanabilirlerse!







22 Mart 2014 Cumartesi

Zülmün Sonuna Geliyoruz!

Bütün otokratik iktidarlar, diktatörler sonları yaklaşınca zülmü ve baskıyı artırırlar. Buna "çarpışarak çekilme" deniyor siyasette.

Bizim yaşadığımız da bundan farklı değil. Twitter'ın kapatılması bunun son örneği. Google DNS yasağı da bunun üzerine eklendi. Bu engel oldu mu halka? Hayır halk, DNS ve VPN gibi biz profesyonellerin bildiği kavramları kullanarak sorunu el birliği ile aştı.

Artık bu iktidardan mamalanmayan veya kör olmayan kimsenin göremeyeceği kadar ortada olan yalan,dolan,talan saklanamaz.

Belki tüm yurtdışı internet çıkışını kapatmak veya internet erişimini çok kısmak gibi son çareler de denenebilir.

Ama korkunun ecele faydası olmayacaktır!

Yeter ki sandıklara gidelim, ilimizde, ilçemizdeki AKP karşısındaki en güçlü adayda oylarımızı birleştirelim.

30 Mart'a kadar olağanüstü bir şey olmadıkça bu son yazım. Özgür günlerde görüşmek dileğiyle.

16 Mart 2014 Pazar

30 Mart Seçimlerinde Ne Yapmalı?

30 Mart'a sadece 2 hafta kaldı. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum nedeniyle bu seçimler çok önemli.

En hafifinden otoriter bir yönetim denilen, bir çok gözlemcinin artık bir diktatörlük kabul ettiği bu yönetimden kurtulmak için ciddi bir şans. Erdoğan'ın elindeki "sandık bizimle","milli irade" kozlarını halkın elinden alması için ciddi bir fırsat.

Her durumda sandığa kesinlikle gidip oy vermeliyiz. Büyükşehir, il ve ilçe belediye başkanlığı seçimlerinde AKP dışındaki en güçlü adayda gücümüzü birleştirmeliyiz. Bunu için anketler, geçen seçim sonuçları ve bunlara güvenemiyorsanız sağduyunuzu kullanın. En güçlü muhalif adayı veya partisini beğenmeseniz de bu çok önemli. İstanbul,Ankara gibi illeri kaybetmiş bir AKP ile oy oranı düşse bile bu şehirleri koruyan bir AKP ve Erdoğan çok farklı olacaktır. Sonradan pişman olacağımız oylar için çözüm yok.

İl genel meclisi, belediye meclisi seçimlerinde ise gönlümüzden geçen partiye meclise aday gönderir mi endişesinde olmadan oy verelim. Bu yolla seçim barajı olmasa idi olacak tabloyu daha iyi ortaya koyalım. Büyük muhalefet partilerinin uygulamalarını beğenmiyorsanız bu onları protesto etmek için bir fırsat yaratacaktır.

Oyların açılmasında oyların doğru sayılıp tutanağa geçtiğinden emin olmak ve mümkünse bu göreve bizzat katılmak da çok önemli. Muhalefet partileri kendi alamadıkları sandık sonuçlarını diğer muhalefet partilerinden alıp doğru birleştirme yapıldığından emin olmalılar.

Bu seçim sonrası halkın büyük özveri ve genç şehitler vererek yaptığı mücadele sandığa yansımazsa o zaman oluşacak umut kırılmasının kaldırılması çok zor olacaktır.

10 Mart 2014 Pazartesi

SAĞLIK ALANINDA YALANLAR



Sağlık alanını bir film şeridi ile akıtıyorlar televizyonlardan. Gerçek olmayan bilgileri, halkın rızasını almak için kullanmaya çalışıyorlar. Sağlık alnında temel çıktının halkın sağlığının iyiye gitmediği olduğu gerçeğini örtmek istiyorlar. Sağlıkta kamusal alanın çöktüğüne, özel sermayeye ayrılan payın 21 kat arttığına dair hiç bir bilgi görünmüyor spotlarından.

Sağlık alanında medya aracılığıyla oluşturulmaya çalışılan yalanlara karşı, Türk Tabipleri Birliği gerçekleri halk ile paylaşıyor.
İşte TTB'nin hükümete verdiği 50 yanıttan bazıları:
1. Yalan: İstediğim hastanede tedavi oluyorum.
Gerçek: Sağlık sigortalı hastalar eskiden öncelikle devlet ve üniversite hastanelerinde, sevk almak koşuluyla da sözleşmeli özel hastanelerde tedavi olabiliyorlardı. Evet, şimdilerde hepsinde değil ama Sosyal Güvenlik Kurumu'yla sözleşme imzalayan özel sağlık kurumlarında tedavi olabiliyorlar. Yalnız küçük bir sorun var; taburcu olurken önlerine konulan milyarlarca liralık faturayı ödeyebilmeleri gerekiyor!




2. Yalan: Hastanelerde rehin kalma ayıbına son verdik.
Gerçek: Evet, hastaneler faturayı ödeyemeyen hastaları artık rehin almıyor. Hastaya senet imzalatılıyor, sonra icra memurları geliyor. Ödeyemeyenlere de hapishane yolu görünüyor.
3. Yalan: Genel Sağlık Sigortası Yasası çıkardık. Artık herkesin sağlık sigortası var.
Gerçek: İşsizlik sigortasından yararlanamayan işsizler, kayıtdışı sektörde çalışanlar, primini ödeyemeyen esnaf ve sanatkârlar, primini ödeyemeyen çiftçiler, 18 yaşını dolduran ve çalışmayan kız çocukları genel sağlık sigortasından yararlanamıyor.
4. Yalan: Genel Sağlık Sigortası primini ödeyemeyen vatandaşların primlerini devlet ödeyecek.
Gerçek: Yasaya göre aylık geliri asgari ücretin üçte birinden fazla olan her vatandaş prim ödemek zorunda. 1 Ocak 2012'den itibaren fakirlik testinden geçemeyen milyonlarca vatandaşın yeşil kartı iptal edildi.
5. Yalan: Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmetlerinden ücretsiz olarak faydalanılacak.
Gerçek: Sağlık hizmeti alabilmek için düzenli olarak genel sağlık sigortası primi ödemek yetmiyor. Ayrıca katılım payları ve ilave ücret ödemek gerekiyor.
6. Yalan: Genel Sağlık Sigortası bütün sağlık harcamalarını karşılayacak.
Gerçek: Sigortalı vatandaşlara verilecek hizmetlerin kapsamı, miktarı ve süresi sosyal güvenlik kurumu tarafından sınırlanabilecek. Temel teminat paketi dışında kalan hizmetler için "tamamlayıcı sigorta" yaptırmak veya cepten ödemek gerekecek.
7. Yalan: Sigortalılar sadece ayaktan muayenelerde katılım payı ödeyecek.
Gerçek: Genel Sağlık Sigortası Yasası'nda 2009 yılında yapılan değişikliğe göre bundan sonra hastaneye yatanlar da, ameliyat olanlar da katılım payı ödemek zorunda kalacak.
8. Yalan: Muayene katılım payı sadece 2 TL olacak.
Gerçek: Genel Sağlık Sigortası'nın yürürlüğe girdiği daha ilk gün muayene ücretlerine zam yapıldı. Uygulama yargıdan döndü ama hükümet yeni bir düzenleme yaparak muayene ücretlerini % 650 arttırdı. (Aile hekimliği muayeneleri için getirilen 2 TL katılım payı yargı tarafından tekrar iptal edildi.) Artık her bir muayene için devlet hastanelerinde 8, özel hastanelerde 15 TL muayene ücreti ödeniyor. Üstelik, bu düzenlemelerle, daha önce muayene ücreti ödemeyen SSK'lı aktif çalışanlar, yeşil kartlılar, kamu çalışanları ve emeklileri ile aile bireyleri de artık ücret ödemek zorundalar.




9. Yalan: Sigortalılar, sözleşme imzalayan sağlık hizmeti sunucularından hiçbir bedel ödemeksizin faydalanabilecekler. İsteyen istediği hastaneye gidebilecek.
Gerçek: Milyarlarca lira ilave ücret ödeyemeyen vatandaşlar genel sağlık sigortalı olsa bile özel hastanelerden yararlanamıyor. Yeşil kartlı hastalar ise üniversite hastanelerine ancak sevk ile gidebiliyor, özel hastanelere ise hiç gidemiyor.
10. Yalan: 18 yaşın altındaki çocuklar koşulsuz olarak genel sağlık sigortası kapsamına alındı.
Gerçek: Annesi, babası sigortalı olmayan ve yeşil kart alamayan ailelerin çocukları Genel Sağlık Sigortası'ndan yararlanamıyor.
11. Yalan: 18 yaşın altındaki çocuklar için bütün sağlık hizmetleri ücretsiz.
Gerçek: 18 yaşın altında da olsa bütün hastalar katılım payı ve ilave ücret ödemek zorunda.
12. Yalan: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası'nı sağlıkta ve sosyal güvenlikte norm ve standart birliği sağlamak için çıkarttık.
Gerçek: SSGS Yasası İMF ve Dünya Bankası'nın direktifleriyle çıkarıldı. Norm ve standart birliği sağlanmadı ama emekli maaşı oranları % 23-% 33 düşürüldü, emeklilik yaşı 65'e, prim gün sayısı 7.200'e çıkarıldı. Emeklilik gerçekti, hayal oldu.
13. Yalan: SSK hastanelerini sağlıkta tek çatı oluşturmak için Sağlık Bakanlığı'na devrettik.
Gerçek: SSK hastaneleri "tek çatı altında topluyoruz" bahanesiyle özelleştirilmek için Sağlık Bakanlığı'na devredildi, tasfiye edildi. Şimdi, Meclis'te bekleyen Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı'na göre devredilen SSK hastaneleri de dâhil Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastaneler doksan parçaya bölünecek, doksan çatı oluşacak.
14. Yalan: Aile hekimliği hizmetini başlattık. Aile hekimleri aile fotoğrafında yer alacak, evlere gidecek, yedi gün yirmi dört saat hizmet verecek. Bütün sağlık sorunlarınızı aile hekiminiz takip edecek.
Gerçek: Aile hekimleri sadece mesai saatleri içerisinde hizmet verir. Mesai dışında çalışmaz, eve gelmez. Aile hekimliği başlayalı beş yıldan fazla geçti. Ancak sevk zinciri nedense bir türlü kurulamadı. Aile Hekiminin kendisine bağlı vatandaşların bütün sağlık sorunlarını takip edebilmesi mümkün değil.
15. Yalan: Aile hekiminiz sizi doğumdan ölüme kadar izleyecek.
Gerçek: Aile hekimlerinin iş güvencesi yok. Sözleşmesi her an için feshedilebilir, siz de kendinize yeni bir aile hekimi bulmak zorunda kalabilirsiniz.




16. Yalan: Aile hekimliğine geçilince sağlık ocaklarındaki gibi yığılma olmayacak.
Gerçek: Dünyanın diğer ülkelerinde bir aile hekimine bin beş yüz, iki bin nüfus bağlı iken Türkiye'de üç bin beş yüz, dört bin nüfus bağlı. Aile hekimleri bütün gün yoğun bir şekilde hasta bakıyorlar.
17. Yalan: Vatandaşların sağlık hizmetine ücretsiz ulaşabilmesi için tam gün yasasını çıkardık, kamuda çalışan hekimlerin muayenehanelerini kapattırdık.
Gerçek: Son yedi yılda kamuda çalışan doktorların büyük çoğunluğu muayenehanelerin kapattı. Bugün yüzde doksan ikisi zaten tam gün çalışıyor. Ancak vatandaşların sağlık için ceplerinden yaptıkları harcamalar azalmak bir yana üç kat arttı.
18. Yalan: TTB doktorların tam gün çalışmasına karşı çıkıyor
Gerçek: Tüm sağlık çalışanları olarak tam gün kölelik düzenine karşı çıkıyor; grevli - toplu sözleşmeli sendikal haklar ve emeğimizin karşılığını alacağımız, emekliliğe yansıyacak, güvenceli ücretlerle tam süre çalışmak istiyoruz. Bu konuda hazırladığımız yasa tasarısı önerisini Sağlık Bakanı'na da ilettik.
19. Yalan: Doktorlar on yedi bin lira maaş alıyor.
Gerçek: Kamuda çalışıp o kadar maaş alan tek doktor olsa olsa Sağlık Bakanı'dır.
20. Yalan: Sendikaya üye olmak anayasal bir haktır.
Gerçek: Türkiye'de yaklaşık beş yüz özel hastane var. Sendikanın girebildiği özel hastane sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Sendikaya üye olan işten atılıyor.
21. Yalan: Biz gerekli düzenlemeleri yaptık ama doktorlar hastalara ilgi göstermiyor, yeterli süre ayırmıyor.
Gerçek: Telefonla randevu sisteminde hastaya ayrılan süre on dakikayı bile bulmuyor. Randevusuz hastalar da eklenince hasta başına düşen toplam süre beş dakikaya kadar iniyor.



22. Yalan: İlaca erişim kolaylaştı. İstediğim hastaneden ilacımı alıyorum.
Gerçek: Sosyal Güvenlik Kurumu'nun bilgisayar sistemi doğru düzgün çalışmadığı için ilacını almak isteyen hastalar eczane eczane dolaşmak zorunda kalıyor. Üstelik, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) birçok ilacı ödeme listesinden çıkarttı. Bu ilaçların parasının tamamını vatandaşlar ceplerinden ödüyor. Dahası, SGK hesaplama yaparken benzer, eşdeğer ilaçların en ucuzunu esas alıyor. O ilaç eczanelerde bulunmasa bile reçetede yazılı olanla en ucuz ilaç arasındaki fark da hastaların cebinden çıkıyor.
23. Yalan: Sağlık çalışanları hallerinden memnun. Bu nedenle sağduyulu sağlıkçılar örgütlerinin eylem çağrısına katılmıyor, eylemleri marjinal gruplar yapıyor.
Gerçek: Hekimi, hemşiresi, diş hekimi, laborantı, ebesi, eczacısı, radyoloji teknisyeni, taşeron işçisi, bütün sağlıkçılar hallerinden şikâyetçi. Bu nedenle sağduyulusu, sol duyulusu tekmil sağlıkçı sınıfı eylemlere katılıyor.

28 Şubat 2014 Cuma

Halka Güvenin

Ortaya çıkan ayan,beyan ve çok kirli yolsuzluklara karşın AKP'nin anketlerde çok ciddi kayba uğramaması, çok ciddi tepkiler almıyor gibi görünmesi her sorundan halkı suçlayan aydınlarda yine yılgınlık yarattı. Halka aptal, makarnaya satıldı gibi yakıştırmalar yapılıyor.

Öncelikle halkımız tepkisini her zaman çok açıktan koymaz. Ama sandıkta AKP'yi %40'ların altına çekeceğinden, bir çok ilde AKP'ye seçim kaybettireceğinden eminim.

Diyelim ki bu gerçekleşmedi halkı suçlamadan önce :

- İlimizdeki en kuvvetli muhalif adayda oylarımızı birleştirdik mi?
- Adayları son aya kadar bekleten CHP yönetiminin bu işte payı yok mu?
- Ön seçim ile aday belirlenmemesi ve halktaki direniş ruhuna uygun adaylar gösterilmemesinin etkisi ne oldu?
- Yeterince genç ve kadın aday gösterildi mi?
- Medyada korkak kalemlerin halka gerçekleri yansıtmaktan çekinmesinin bu işte payı yok mu?
- Burjuvazinin liberal demokrasiyi savunmak yerine dağıtılan ihaleler veya tehditlere boyun eğmesinin payı yok mu?
- Halka gerçekleri sabırla ve yalın bir şekilde anlatabildik mi?
- Samimiyetsizliklerini halka anlatmakta çok geç kalmadık mı?
- Cumhurbaşkanlığı oylamasına girmek hem de seçim barajı gibi temel konularda hiç bir taviz almadan hata değil miydi?
- AKP'den demokrasi gelmeyeceğini bile bile vaat edilen özerklik ve diğer sözler nedeniyle AKP'yi savunan BDP/HDP çizgisinin hiç mi payı yok?

sorularını soralım kendimize.

Halktan olumlu bir süpriz bekliyorum. Yeter ki sandıklara sahip çıkalım.

9 Şubat 2014 Pazar

Kamu'nun Ekonomideki Gücü ve Yolsuzluklar

Evet çok büyük yolsuzluklardan söz ediyoruz. Bunlar yozlaşmanın göstergeleri. Ama sadece mevcut hükümet ve iktidarlarla mı sınırlı yolsuzluk? Sadece iktidar değişimi bu sorunu çözer mi?

Kesinlikle çözmez. Bunun nedeni eğer kamu ekonomosinin bu kadar büyük olmasına ve tüm ekonomoyi kontrol etmesine izin verirseniz sorun çözülmeyecek, yeniden başımıza gelecektir.

Düşünün bir medya patronu maden ruhsatı almak açısından kamu yönetimine bağlı olmasaydı "sil o alt yazıyı Fatih" rezaleti olabilir miydi? Kamu bankası sayısı bire inmeli ve tüketici kredisi dışında kredi verememelidir kamu bankaları. Eğer durum bu olsaydı "bana 2 milyon gönder maaş ödeyeceğim" rezaleti olur muydu? "Üzülme havuz için nakit sıkıntın varsa git kamu bankasına al" rezaleti olur muydu?

Bir çevre yolunun nereden geçeceği uzun vadeli planlarda olurdu, başbakanın helikopter gezisi ile saptanmazdı. Bu arsalar için söylenen spekülasyonlar olmazdı.

Kamunun ekonomideki etkisi yıllar içinde, tüm özelleştirmelere karşın giderek daha da artmıştır.

Aslında olumlu görünen her adımın altında da bu yolla çıkar sağlandığını düşünmekteyim. Örneğin sağlık reformu denilen uygulamaların aslında bizlerden kesilen SSK primleri ve vergilerden elde edilen gelirlerin kamu eliyle özel sağlık şirketlerine aktarılması olduğunu görüyoruz. Peki burada ihaleler, ödemeler, sözleşmeler şeffaf mı? Bunlara evet diyemiyorsanız bu sektörün aslında kamu denetiminde olduğunu görürüsünüz.

Yani trilyonlarca lira (yeni lira) ekonomiyi kamu yönetiyorsa, kamuyu tek parti yönetiyorsa, seçim barajı ve siyasi partiler kanunu ile bu partiyi de tek kişi yönetiyorsa ne yolsuzluk biter, ne haksızlık!

2 Şubat 2014 Pazar

OKUDUĞUM SON 8 KİTAP

1) Rüyalar ve Uyanışlar Defteri/Latife Tekin/DK

Latife Tekin bu denemesinde rüyalar aracılığı ile günceli eleştirmekte ve yorumlamakta.

"Yoksulluk, bir yaşam biçimi olarak seçilebilir, dünyada kendiliğinden var olan şeylere eklenerek sessiz, sade, mutlu bir yaşam sürebilir insan, azla yetinme konforunu isteyebilir... Yaşamak için hiç de gerekli olmayan nesneleri satın almak için, ömrünü satmamayı seçebilirsiniz pekala, mümkün olduğunca kaçınabilirsiniz bundan ve kaçınabildiğiniz ölçüde de özgür olursunuz."

"Kar helvası kanla karılmaz, pekmezle karılır."

""Allah kimseyi Beşiktaş'ta fakir etmesin" derdi annem, buram buram kokardı çarşısı, kangal kangal sucuklar, pastırmalar, adım başı kurabiye fırını, turşucu, kuruyemişçi, şekerci, börekçi, baklavacı ..."

2) Selanik'te Sonbahar/Tuna Kiremitçi/DK

Mustafa Kemal kurtuluş savaşına çıkmadan suikasta uğramış ve Osmanlı'nın kaderi değişmiştir. Bu enteresan romanı okumanızı öneririm.

"Aklımda bir pencere aralandı: Geceleri de gölgeleriyle yaşayan insanlar ancak Fikriye ve ben olabilirdik."

"Hep bir şeylerin kurbanı olduğuma inanmıştım: Terk eden annemin, rakı şişelerine gösterdiği şefkati benden esirgeyen babamın, soğuk evlerde delirmemek için gitar çalarak sabahladığım ergenlik yıllarımın, saçım uzun diye dayak atan Üsküdar kabadayılarının, tezgahtarlık yaptığım plak dükkanının kulampara sahibinin ve beni okuldan atan menopozlu müdirenin kurbanıydım. Kurban olarak yaşamak kolaydı. ..."

3) Ayşe Kulin/Dönüş/Remzi

Gizli Anların Yolcusu ve Bora'nın kitabındaki konu bu romanla devam ediyor. Öncesinde o romanları okumanızda yarar var.

"Mutsuz olmaya alışmışım bir kere! Tıpkı sigara gibi kötü bir alışkanlık mutsuzluk; tuhaf bir keyif veriyordu tiryakisine, hayatını sinsi sinsi yiyerek, damarlarını tıkayarak öldürürken!"

4)Primo Levi/Bunlarda mı İnsan/Can

Nazi toplama kamplarından sağ kurtulmuş ve anılarını roman olarak yazmış bir İtalyan'ın öyküsü. İnsan psikolojisini daha iyi anlamak için mutlaka okunmalı.

"Bizim çektiğimiz açlık bir öğün yemek yememiş birinin açlığına ne kadar benzemiyorsa üşümemiz de öyle, ona yeni bir ad bulmak gerekiyor. Biz "açlık","yorgunluk","korku","sancı","kış" derken başka şeyler söylemek istiyoruz. Çünkü bu sözler, sevinç ve acıyı evlerinde tadan özgür insanlar için bulunmuştur."

"Karnım aç,yarın çorba dağıtılınca çorbayı kaşıksız nasıl içeceğim? Burada kaşık nasıl elde edilir acaba? Beni çalışmaya nereye gönderecekler?"

5) Ötekiler/Tuncay Özkan/KırmızıKedi

Silivri gerek belgesel gerek roman ve diğer sanat eserleriyle bu yılların en üretken yeri olarak anılacak belki de ileride. Ötekileştirilmenin insana neler yaptırabildiğini, bir teröristin samimi anlatımlarıyla okuyoruz. Olaylara her cepheden bakmak isteyenler için okunması gereken bir roman.

"Sonunda gene devlet eliyle terörist yapıldım. Ama bu sefer kağıt üzerindeydi teröristliğim. Yıllarca çatıştığım pek çok generalle, askerle bir olup örgüt kurmaktı suçum. Adalete inancım kalmadı. İçimde nefret ve kin büyütüyorum; gün gün büyütüyorum. Bir devlet, insanına bunları nasıl yapar?"

6) Beyoğlu'nun En Güzel Abisi/Ahmet Ümit/Everest

Ahmet Ümit'den çok yakın geçmişi, Gezi ve ardındaki talanlara da dokundurmalar olan bir polisiye roman. Son derece sürükleyici.

"Gözü nasıl kör oldu Pirana'nın?"
"Sizinkiler yaptı Başkomserim. Polisler..."
...
"Evladım, bunlar için gidilir mi oraya? Cehennem gibiydi park..."
"Sizinkiler gelene kadar öyle değildi."
...
"Belki de bütün o pis işlerin içinde masum bir şeylere ihtiyaç duymuştu Ruhunun derinliklerine itilmiş de olsa içindeki iyilik tümüyle ölmemişti. Azize onun simgesi olmuştu belki. Bataklıkta açan bir çiçek."

7) Devrim Ayetleri/Eren Erdem/KırmızıKedi

Egemenlerin değil ezilenlerin İslam'ını Kuran'dan referanslarla anlatıyor Eren Erdem. Bir çok konu ele alınıyor ve güçlülerin kullandığı dinle ne kadar ilgileri olmadığını daha iyi anlıyorsunuz.

" Bir koyun sürüsü üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye zararı, kişinin mal ve makam hırsının dinine verdiği zarardan daha fazla değildir." (Hz. Muhammed)

"Yani hem Allah'a, hem paraya tapamazsınız! Bir kişinin iki rabbi olmaz! Birini seçeceksiniz ..."

8) Her Melek Korkunçtur/Susanna Tamaro/Can

Hayatını anlattığı bu romanda yine ilgiyle okunuyor.

"Eski kafalı bir adam olan babası, buna izin vermemiş ve o da aşık olduğu adamla nikah masasına oturuvermişti."

"Evine adım attığım an, derin bir sarsıntı duygusu sarardı beni. O zamanlar ne olduğunu tam anlayamıyordum; bana sadece oğullarının uzak bir ülkede kaybolduğu ve kendisinin onları aramayı sürdürdüğü söylenmişti."

"Maddi mirasın azlığına karşın karakter olarak aldığım miras, inanılmaz zengin."

18 Ocak 2014 Cumartesi

Ne Yapabiliriz?

İçine düştüğümüz hukuksuz, yolsuzluklara batmış, üretmeyen, savaş çığlıklarının atıldığı ortamdan kurtulmak için biz ne yapabiliriz?

Bu soruyu bir çok kişi kendine soruyor eminim.

Yapılan, yapılacak protestoların içinde aktif olarak yer almak elbette çok önemli. Ama bunları bize yaşatan iktidarın son dayanağı sandıkta ona ders vermeden gitmesini beklemek çok gerçekçi değildir.

Bu nedenle önce kendi ve ailenizin sandık seçme listelerinde olup olmadığını kontrol edin. Yoksanız ilgili muhtarlıklara başvurun.

Eğer il dışında okuyan bir seçmen varsa ailenizde ya seçim haftası evine dönüp oy kullanacağından emin olun ya da bulunduğu ilde oy kullanmak için başvurmasını sağlayın.

Seçimlerde sandığa gitmeyecek bir yakınınız varsa onu sandığa gitmeye ikna edin.

İl genel meclisi seçiminde gönlünüzdeki partiye oy verip o partinin gerçek oy oranının ortaya çıkmasını sağlayalım.

İlinizdeki anket ve kamuoyu yoklamalarını yakından takip edin. AKP dışındaki en güçlü başkan adayına (o adayın partisi veya kendisi içinize sinmese bile) oy verin. Bu yolla AKP'nin seçimlerden ciddi bir ders alarak çıkmasını sağlayalım.

Unutmayın bunlara yol açan 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda yetmez ama evet diyenler, boykot ediyorum diye dolaylı destek olanlar, tatilden dönmeyip oy vermeyenler olmasa idi bu düzenleme kesinlikle kabul edilmezdi.

Son pişmanlık fayda etmez!

4 Ocak 2014 Cumartesi

Erdoğan'ın Kartları ve Gerçekler

Erdoğan her sıkıştığında beş karttan birini açıp durumdan kurtulmaya çalışmaktadır.

İSLAM kartı :

En yaygın kullanılan bu kart, gerçek islamı bilen insanlarca ne kadar yanlış kullanıldığı bilinmektedir. Mal-Mülk hırsı en başta islam anlayışına aykırıdır. Yolsuzluk paralarını bile "imam hatip yapacaklardı" gibi islami kılıflarla saklanmak istenmektedir.

MİLLİ İRADE kartı :

Milli iradeyi tamamen yanlış yorumlamakta ve kart önüne gelen yerde açılmaktadır. Milli irade diyorsan hadi erken seçime git bu kadar bakanın zan altında iken. Seçim barajları, lider sultası sürdükçe milli irade ile demokrasi aynı anlama gelemez. Seçimle gelen vekilleri yıllarca hapis yatıran, seçilmiş yerel yöneticileri mahkemede aklanmasına karşın göreve döndürmeyenler milli iradeden bahsedemez.

DIŞ GÜÇLER kartı :

Her fırsatta, her sorunu dış güçlere atarak halka "gavurla" mücadele eden bir kahraman olduğuna inandırmak istemektedir. Peki daha önce ABD başkanları ile şöyle görüştüm, şöyle ağırlandım diye övünürken dış güçlerden bahsetmene kim inanacak?

ÇÖZÜM SÜRECİ kartı :

Her fırsatta çözüm sürecine engel olmak için yaptılar, analar ağlasın istiyorlar kartı açılmaktadır bu kirli oyunda. Bir seçimde siz Apo'yu asmadınız deyip, öteki seçimde Kürdistan liderleri ile birlikte miting yaparken, seçim barajını ısrarla korurken bu konuda samimi olduğuna kim inanabilir?

MAĞDURİYET KARTI :

Bu kartı da sıkça açmakta Erdoğan. Cezası kesinleşince 4.5 ay , yağlı, ballı, toplantı odalı hapis yattı diye 45 yıldır söylemekte. Mahkemeye bile çıkmadan 4 yıldan fazla yatan, uzun süre tek kişilik hücrede kalanlar varken kimi kandırabilir bu mağduriyet kartı ile?

Halkımız 2014'te REST demekte ve masadan eli boş kalkacaktır Erdoğan bu kağıt oyunundan.