21 Mayıs 2008 Çarşamba

KUVVETLER AYRIMI

Kuvvetler ayrımı genelde yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin birbirinden bağımsızlığı anlamında kullanılmaktadır. Bir de 4. kuvvet olarak medyadan söz edilebilir.

Bugünkü Yargıtay bildirisi ve onu "Dam üstünde saksağan" diyecek kadar hafife alan hükümetin tavrı bu konuyu ele almayı zorunlu hale getirdi.

Kuvvetler ayrımına saygılıyız sözleri ne kadar doğru? Öncelikle yürütme yani hükümet gerçek bir tartışma ortamı içinde sorunları ele alıyor mu yoksa sadece tek adamın kuvvetli bir yönetimindemi? Bu soruya yanıtı herkes kolayca verir sanırım.

İkinci olarak yasama gerçekten halkın seçtiği milletvekillerinin özgür iradeleriyle mi yapılıyor? Seçim barajları, merkez yoklamaları ile atama, parti gurubundaki en ufak bir eleştiriye bile tahammül edememe örnekleri yeter sanırım yanıt için. Yetmezse Sosyal Güvenlik yasasında hükümetin bile desteklemek istediği, çalışanlar yararına bir değişikliğin sırf muhalefet istedi sanılarak iktidar milletvekillerinin oylarıyla reddedilmesi bile yasama yürütme kuvvet ayrımının ne kadar zayıf olduğunu gösterir.

Yargıçlar ve savcılar üst kuruluna Adalet Bakanı başkanlık ederken, müşteşar üye iken yargı ne kadar bağımsız zaten tartışmalı idi. Bunun üstüne bu kurul üyelerini parlemento seçsin diyerek yargı yasamaya -dolaylı olarak yürütmeye- bağlanmak istenmekte. Bunun adına da tarafsızlık ve hukuk reformu denmekte. Tabi ki yargı kendi bağımsızlığını korumak isteyecek.

4. kuvvet medyanın neredeyse %100'e yakın bağımlılığı garanti edildi. Dünkü gensoru görüşmeleri bu yönde yapılanları açıkca ortaya koydu.

Saksağan mı dediniz? Dam üstünde mi?

Hiç yorum yok: